Namazın Dışındaki ve İçindeki Farzlar

Namazın Dışındaki ve İçindeki Farzlar

Namazın on iki farzı vardır. Namazın farzları, namazın dışındaki farzlar ve namazın içindeki farzlar olarak iki gruba ayrılır.

Namazın Dışındaki Farzlar
1. Hadesten Taharet: Gusül, abdest veya teyemmüm almak.
2. Necasetten Taharet: Bedenimizi, elbisemizi ve namaz kılacağımız yeri temizlemek.
3. Setr-i Avret: Örtülmesi gereken yerleri örtmek.
4. Vakit: Kılacağımız namazın vaktinin girmesi.
5. Kıble: Namaz kılarken kıbleye (Kâbe’ye) dönmek.
6. Niyet: Kılacağımız namaza niyet etmek.

Namazın İçindeki Farzlar
1. İftitah Tekbiri: Namaza başlama tekbiri almak.
2. Kıyam: Namazda ayakta durmak.
3. Kıraat: Namazda Kur’an okumak.
4. Rükû: Namazda rükû yapmak.
5. Sücûd: Namazda secdeye gitmek.
6. Kade-i ahir: Namazın sonunda (Selam vermeden önce) “Ettehıyyâtü” okuyacak kadar oturmak.

Mü’minûn Sûresi 1-118 Ayet Tefsiri – İhsan Şenocak

Kur'an-ı Kerim Mü'minûn Sûresi Tefsiri İhsan Şenocak

Mü’minûn Sûresi 1-118 Ayet Muhtasar Tefsiri – İhsan Şenocak

Kardeşlerim, Mü’minûn Sûresi’ndeyiz. Sûre, Mekke-i Mükerreme’de nazil oluyor. Allah Azze ve Celle, bu sûrede ilk dokuz ayetinde Müslümanların usliyetini, özelliğini bize anlatıyor. Hac Sûresi namaz çağrısı ile bitmiş, Allah Teâlâ namaz kılın, zekât verin buyurdu. Şimdi, müminlerin namazla kurtulacaklarını haber veriyor.

Namazı olan, namazda huşusu olan bir kul hayata bambaşka bakacak, yeni bir insan olacak. Nasıl yeni bir insan oluruz işte sûre bize bunu anlatacak. Yani bir abıhayat alacak, abıhayat içecek, onunla yepyeni bir insan olacaksınız.

Dr. İhsan Şenocak Hoca Efendi

Mü’minûn Sûresi 1-17 Ayet Muhtasar Tefsiri

__

Mü’minûn Sûresi 17-89 Ayet Muhtasar Tefsiri

__

Mü’minûn Sûresi 89-118 Ayet Muhtasar Tefsiri

__

Kaynak:
Kur’an-ı Kerim’in Gölgesinde Ramazan-ı Şerif – İhsan ŞENOCAK (13) (14 Nisan 2022)
Kur’an-ı Kerim’in Gölgesinde Ramazan-ı Şerif – İhsan ŞENOCAK (14) (15 Nisan 2022)
Kur’an-ı Kerim’in Gölgesinde Ramazan-ı Şerif – İhsan ŞENOCAK (15) (16 Nisan 2022)
Youtube Resmi Kanal: İhsan Şenocak
Müminûn Sûresi tefsiri

Miraç Gecesi Namazı Nasıl Kılınır, Oruç Tutulur Mu?

Mi‘râc Gecesi Namazı & Orucu

İsrâ Sûresi, 1. ayette Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.

İsrâ Sûresi, 1.ayet (Kuran-ı Mecid ve Tefsirli Meâl’i Alisi):

(Bir mekânda bulunmaktan ve yüce Zât’ına yakışmayacak her türlü acziyet vasfından takdis, arılık ve) tenzîh O Zât’a ki; bir gece(nin az bir ânında, Muhammed) kulunu Mescid-i Harâm’dan (alıp), (Mûsâ (Aleyhisselâm)`dan beri vahyin iniş merkezi ve tüm peygamberlerin mabedi olması hasebiyle dînî açıdan, ırmaklar ve ağaçlarla çevrili olması itibarıyla da dünyalık bakımdan) etrafını bereketli kıldığımız o Mescid-i Aksâ’ya götürmüştür. Tâ ki ona (bir aylık yola bir gecede ulaşma, Beyt-i Mukaddesi ziyâret, bütün peygamberleri diri olarak görme, yedi kat semâda onların makamlarına uğrama ve Cemâlimizi müşâhede etme gibi) bazı âyetlerimizi gösterelim diye! Şüphesiz ki O, (tüm sözleri, özellikle Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in dualarını ve müşriklerin mi’râc dönüşü ona neler dediklerini hakkıyla işiten) Semî’ de, (bütün işleri, bâhusus Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in mi’râca mazhar kılınmasına vesîle olacak kıymetli amellerini tam manasıyla gören) Basîr de ancak O’dur!

Enes (Radıyallâhu Anh)’ın rivayet ettiği hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Receb’de bir gece vardır ki onda amel edene, yüz senelik haseneler yazılır. O, recebin bitmesine üç (gece) kaladır. Her kim o gecede on iki rekât kılar, her rekâtta bir Fâtiha ve Kur’ân’dan bir sûre okur, her iki rekâtta (oturup) teşehhüt(“et-Tehiyyât”, “Salli-Barik” ve “Rabbenâ” duaları) okur ve sonlarında selam verirse, sonra(12 rekat bittikten sonra) yüz kere:

Miraç Gecesi Namazı
Subhânallâhi velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber

deyip, yüz kere de istiğfarda bulunur(Estağfirullâh derse),

sonra da Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e yüz defa salât okursa(Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim derse);

bu kişi dünyadan yâhut âhiretten dilediği herhangi bir hususta kendisi hakkında duâda bulunursa, bir de sabah oruca niyet ederse, bir mâsiyet (günah) ile alâkalı dua yapmış olmadıkça, gerçekten Allâh-u Te‛âlâ onun bütün dualarını kabul eder.”

Beyhakî, Fedâilü’l-Evkât, No:12, sh:97; Şu‛abu’l-Îmân, No:3531, 5/346; Ebu’l-Kâsım İbni Asâkir, el-Emâlî, Fadl-u Receb, sh:6; İbnü Hacer, Tebyînü’l-Aceb, sh:59; Süyûtî, Cem‛u’l-Cevâmi‛, ed-
Dürrü’l-Mensûr, 4/186, 1/591; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, No:35170, 12/312-313

Miraç Gecesi Namazı Nasıl Kılınır?
Receb ayının 27. gecesi mübarek Mi‘râc Gecesi’nde on iki rekât nafile namaz kılınması iyi görülmüştür. Her rekâtında Fatiha ile başka bir sûre okuyarak, iki rekâtta bir selâm verilmeli. Niyet kalben yapılır. “Niyet ettim Allah rızası için Miraç Gecesi namazı kılmaya” da denilebilir. Diğer rekâtlara başlarken tekrar niyet etmeye gerek yoktur, “Allahu Ekber” diyerek namaza başlanır.

12 Rekât Miraç Gecesi Namazı
Her rekatta bir Fatiha ve Kur’an’dan bir sure
İki rekatta bir selam verilir.

Namaz bittikten sonra;
100 kere
Subhânallâhi velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber

100 kere
Estağfirullâh

100 kere
Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim

denir. Ardından duaya geçilir.

Miraç Gecesi Oruç Tutulur Mu?
Mi‘râc Gecesi’nin gündüzünde oruç tutulur. Bu durumda günahla ilgili olmaksızın yapılacak her duanın kabulü Allah’tan umulur.

Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhu Anh)’dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Receb’de bir gün ve bir gece vardır ki, o günü oruçlu geçirip, gecesini ibadette kâim olan kişi, zaman olarak yüz seneyi oruç, yüz seneyi de (gece ibadeti ve) kıyamla geçirmiş gibi olur. O gün, recebin bitmesine üç gün kaladır. Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de o gün (peygamber olarak) gönderilmiştir.”

Beyhakî, Fedâilü’l-Evkât, no:11, sh:95-96; Şu‛abu’l-Îmân, No:3530, 5/345; İbnü Asâkir, el-Emâlî, Fadl-u Receb, sh:6; Geylânî, el-Ğunye, 1/332; İbnü Hacer, Tebyînü’l-Aceb, sh:58; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, No:4381, 3/142; Süyûtî, Cem‛u’l-Cevâmi‛, 1/591; ed-Dürrü’l-Mensûr, 4-186; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, No:35269, 12/312

Tüm bu bilgiler ışığında Mi‘râc Gecesi’ni namaz, dua ve zikir ile ihya etmeli, gecenin peşinden gelen gündüzü da oruç tutarak geçirilmelidir.

Meryem Sûresi 1-98 Ayet Tefsiri – İhsan Şenocak

Kur'an-ı Kerim Meryem Sûresi Tefsiri İhsan Şenocak

Meryem Sûresi 1-98 Ayet Muhtasar Tefsiri – İhsan Şenocak

Kardeşlerim, Meryem Sûresi’ndeyiz. Kur’an-ı Kerim’de kadın ismi olarak sadece sarahaten Hz. Meryem zikredilir. Başka kadınlardan bahsedilir, fakat isim olarak Meryem Aleyhisselam var, o zikredilir, açık olarak. Sûre, ondan da bahsettiğinden dolayı Meryem Sûresi olarak isimlendirildi.

Mekke-i Mükerreme’de nazil oldu. Sûre’nin umum havasına baktığımız zaman bize Allah Teâlâ’nın kudretini gösteriyor. İmkansızlıklar içerisinde Cenab-ı Hak, nasıl imkanlar var ediyor, aklın idrakin durduğu yer, artık bundan sonra yol bitmiştir, bundan sonra yürüyemeyiz dediğiniz an Cenab-ı Hak nasıl hayalinizin ötesinde kapılar size açıyor, imkanlar ihsan ediyor, Sûre, Meryem Sûresi onu gösteriyor.

Dr. İhsan Şenocak Hoca Efendi

Meryem Sûresi 1-51 Ayet Muhtasar Tefsiri

__

Meryem Sûresi 51-98 Ayet Muhtasar Tefsiri

__

Kaynak:
Kur’an-ı Kerim’in Gölgesinde Ramazan-ı Şerif – İhsan ŞENOCAK (5) (6 Nisan 2022)
Kur’an-ı Kerim’in Gölgesinde Ramazan-ı Şerif – İhsan ŞENOCAK (6) (7 Nisan 2022)
Youtube Resmi Kanal: İhsan Şenocak

Kurban Bayramı Öncesi 10 Gecenin Fazileti (Zilhicce’nin İlk On Günü)

Zilhicce Ayı İlk On Gününün Fazileti

Kurban bayramı ve hac ibadetinin bulunduğu ay Zilhicce ayıdır. Hicri takvime göre yılın 12. ve sonuncu ayıdır. Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan ibadetlerin ise değeri çoktur.

“On geceye andolsun”

(Fecr Sûresi, 2. âyet)

Bu âyette geçen “on gece”, kuvvetli olan görüşe göre Zilhicce ayının ilk on gecesidir.¹

Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesi’ne denktir.”²

“Allah indinde Zilhicce’nin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!”³

Tesbih: Sübhanallah
Tahmid: Elhamdülillah
Tehlil: Lâ ilâhe illâllah
Tekbir: Allahu ekber

“Günlerden hiçbiri yoktur ki onlarda yapılan bir iş Zilhicce’nin ilk on gününde yapılan işten daha faziletli ve yüce, Allah’a daha sevimli olsun”⁴

İbnu Abbas Radıyallahu Anhüma anlatıyor:

“Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm:

“Salih amellerin Allah’a en ziyade sevgili olduğu günler bu on gündür!”

buyurmuştu. Cemaatten:

“Allah yolundaki cihattan da mı?”

diye soran oldu.

“Cihattan da!”

“Ancak bir kimse, canını, malını muhataraya atarak çıkar, hiçbir şeyle dönmezse (yani cihat sırasında şehit olursa) o kimse hariç.”

buyurdu.⁵

Özellikle bu on günde vaktimizi faydasız işlerde ziyan etmek yerine salih amellere ayırmalıyız.

Salih ameller ikiye ayrılır. Birincisi; bedenî ibadetler gibi, amel eden kimsenin bizzat kendisine yarar sağlayan ve kendisini yetiştirip kemale ermesine yarayan amellerdir. Namaz, oruç, hac, kutsal savaşa katılma, küfürle mücadele gibi ameller bu niteliktedir. İkincisi ise; zekat ve sadaka gibi, başkalarına yararı olan ameller, salih amellerdir.⁶

Her zaman olmamız gerektiği gibi bu on günde de sabırlı ve merhametli olmaya, sıkıntıya düşmüş müminin sıkıntısını gidermeye çalışalım.

Bu on günü salih amellerle, farz ibadetlerin yanında, nafile ibadetlerle ve dokuz günü de oruç tutmaya özen gösterelim. Çünkü bu günlerde yapılacak farzlar, diğer günlerdeki farzlardan, nâfileler de diğer günlerde yapılacak nâfilelerden daha değerlidir.

Zilhicce ayının onuncu günü ise Kurban Bayramı’nın birinci günüdür. Bayramda oruç tutmak haramdır. Fakat ilk 9 günde oruç tutmanın fazileti büyüktür.

Nitekim Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in zevcelerinden birinin(Hafsa Radıyallahu Anha veya Ümmü Seleme Radıyallahu Anha) şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

“Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Zilhicce’nin dokuz gününü, Aşûre gününü ve her aydan ilk Pazartesi ve Perşembe günleri olmak üzere, üç gün oruç tutardı.”⁷

Zilhicce’nin dokuzuncu günü, yani Kurban Bayramı’ndan önceki gün olan Arefe(Arafat) günü tutulan oruç için ise Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

Arefe günü tutulan orucun geçmiş ve gelecek birer yıllık günahları bağışlayacağı Allah’tan umulur.⁸

Hz. Aişe Radıyallahu Anha anlatıyor:

Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki:

“Allah, hiçbir günde, arefe günündeki kadar bir kulu ateşten çok azad etmez. Allah (mahlûkâta rahmetiyle) yaklaşır ve onlarla meleklere karşı iftihar eder ve:

“Bunlar ne istiyorlar?”

der.”⁹

Talha İbnu Ubeydillah Radıyallahu Anh anlatıyor:

“Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki:

“Günlerin en efdali arefe günüdür. (Faziletçe) Cuma’ya muvafakat eder. O, Cuma günü dışında yapılan yetmiş hacdan efdaldir. Duaların en efdali de arefe günü yapılan duadır. Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği en efdal söz de:

“Lâilahe illallah vahdehu lâ-şerikelehu.

sözüdür.”¹⁰

Anlamı: Allah birdir, ondan başka ilah yoktur, O’nun ortağı da yoktur.

İmam Malik “Duaların en efdali..” ibaresinden sonraki kısmını Muvatta’da tahric etmiştir. Rezin ise rivayeti baştan sona kadar tam olarak tahric etmiştir.

Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);

“Allah katında şu on günde işlenecek salih amelden daha sevimli bir amel yoktur.”

buyurmuş,

Sahabîler:

“Ey Allah’ın Resûlü! Allah uğrunda yapılacak cihattan da mı üstündür?”

diye sormuşlar.

Bunun üzerine Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm;

“Evet, Allah yolunda cihat etmekten de. Ancak malını ve canını tehlikeye atarak cihada çıkan, şehit olup dönmeyen kimsenin cihadı başka. (O, bundan üstündür.)”

buyurmuştur.¹¹

İbn Abbas’ın radıyallahu anh,

“Bilinen günlerde Allah’ın ismini zikretsinler”

âyetinde geçen (el-Hac 22/28) “bilinen günler” ifadesini de Zilhicce’nin ilk on günü veya teşrik günleri diye yorumladığı nakledilir.

Hicri takvime göre yeni gün Miladi takvimden önce başlar. Miladi takvimde saat 23.59’dan bir dakika sonra yeni gün başlar. Hicri takvimde ise daha erken, akşam ezanından sonra yeni gün başlar. Dolayısıyla Zilkade ayının son günü akşam ezanından sonra Zilhicce ayının ilk gecesi ve ilk günü başlamış olur.

Zilhicce’nin sekizinci gününe “Terviye günü”, dokuzuncu gününe “Arefe(Arafat) günü” denilir. Kurban bayramı gününe (onuncu gün) “Nahr (kurban) günü”, ondan sonraki üç güne de “teşrik günleri” denilmiştir.

Kaynaklar:
1. Râzî, Mefâtîhu’l-ğayb, XXXI, 163
2. Tirmizi: Savm, 52; İbn Mace: Sıyam, 39
3. Abd b. Humeyd, Müsned, 1/257
4. Tirmizi, Savm: 52; Darimî, Savm: 52
5. Buhari, Iydeyn 11; Ebu Davud, Savm 61, (2438); Tirmizi, Savm 52, (757)
6. Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, VIII, 6079, 6080.
7. Ebû Dâvûd, Hadis no: 2437
8. Müslim, Sıyâm, 196-197
9. Müslim, Hacc 436, (1348); Nesai, Hacc 194, (5, 251, 252)
10. Muvatta, Hacc 346, (1, 422)
11. Buhârî, Îdeyn, 11

Kurban Bayramı Arefesi Oruç Tutmanın Fazileti

Arefe Günü Oruç Tutmanın Fazileti

Arefe, Hicrî takvime göre Zilhicce ayının 9. günüdür. Ülkemizde her ne kadar Ramazan Bayramı’nın bir önceki gününe de Arefe günü denilse de asıl Arefe (Arafat) günü Kurban Bayramı’ndan bir önceki güne denilmektedir.

Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutmak müstehap kabul edilmiştir.

Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

Salih amellerin Allah’a en ziyade sevgili olduğu günler bu on gündür! Ondaki her bir günün orucu bir yıllık oruca (sevapça) eşittir. Ondaki bir gece kıyamı (ibadetle ihya edilmesi) Kadir Gecesi’nin kıyamına (ihyasına) eşittir.

(Tirmizi, Savm, 52; İbn Mace, Sıyam, 39)

Zilhicce’nin dokuzuncu günü, yani Kurban Bayramı’ndan önceki gün olan Arefe gününün ise dinimizde önemli bir yeri vardır.

Arefe günü tutulan oruç ile ilgili olarak Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

Arefe günü tutulan orucun geçmiş ve gelecek birer yıllık günahları bağışlayacağı Allah’tan umulur.

(Müslim, Sıyâm, 196-197)

Arefe günü tutulacak orucun önceki ve sonraki senenin günahlarına kefaret olacağını Allah’tan ümit ediyorum.

[Tirmizî, Savm, 46 (749); İbn Mâce, Sıyâm, 40]

Hz. Peygamberin (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Zilhicce’nin ilk dokuz gününü oruçla geçirdiği rivayet edildiği için (Ebû Dâvûd, Savm, 62) Zilhicce’nin ilk dokuz gününün, yani kurban bayramından önceki dokuz günün oruçlu geçirilmesi müstehaptır. Zilhicce ayının 10. günü kurban bayramının ilk günüdür. Kurban bayramında da oruç tutulmaz (Buhârî, Savm, 66-67; Ebû Dâvûd, Savm, 48). Ancak imsaktan itibaren bir şey yemeyip o günün ilk yemeğini kurban etinden yemek müstehaptır. Fakat bu, kendi evinde kurban kesebilen insanlar içindir. Zamanımızda çiftliklerde kurban kestiren bazı Müslümanlara, akşama kadar sıra ancak gelmekte, hatta ertesi güne kalmaktadır. Bu durumda söz konusu insanların aç kalıp oruçlu imiş gibi durmaları uygun değildir. Din İşleri Yüksek Kurulu

Arefe Günü Orucu ile ilgili hadisler, arefe günü oruç tutulur mu, Kurban Bayramı Arefesi Orucu, Arefe orucu Zilhicce

Kuran’dan Ayetlerin Türkçe Meâli Türkçe Ayet Oku

Kur’an Ayetleri Türkçe Meâli

«    7.sayfa    »

Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain(emin) olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

— (Bakara Sûresi, 265)

Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır.

— (Bakara Sûresi, 267)

Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.

— (Şûrâ Sûresi, 30)

İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.

— (Fussilet Sûresi, 34)

(İnsanlar öldükten sonra tekrar dirilmeleri için) Sûr’a üfürülecek. İşte bu, tehdidin gerçekleşeceği gündür. Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir.

— (Kâf Sûresi, 20,21)

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve peygamberine iman edin ki, size rahmetinden iki kat pay versin, size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

— (Hadîd Sûresi, 28)

Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir. Kim Allah’ı, O’nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.

— (Mâide Sûresi, 55,56)

Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

— (Fetih Sûresi, 14)

…Güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın.

— (Tâhâ Sûresi, 130)

Onlardan bazı kesimlere, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

— (Tâhâ Sûresi, 131)
«    7.sayfa    »

Kuran’da Şehitlik İle İlgili Ayetler

Kuran’da Şehitlik İle İlgili Ayetler

Âl-i İmrân suresinde şehitlerin ölmediklerini, bilakis diri oldukları beyan edilmektedir.

İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)’dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Uhud’da kardeşleriniz şehit olunca, Allah onların ruhlarını bir takım yeşil kuşların içine yerleştirmiştir ki, böylece onlar cennet nehirlerine uğrayıp oranın meyvelerinden yemişler, sonra Arş’ın gölgesinde asılmış olan altın kandillere dönmüşlerdir. Onlar yiyeceklerinin, içeceklerinin ve kaldıkları yerin güzelliğini görünce: ‘Bizim cennette rızıklandırılan birtakım diriler olduğumuzu bizden taraf onlara kim ulaştırsa ki, cihada karşı soğuk durmasalar ve harp ânında korkup kaçmasalar?’ demişler, Allâh-u Te’âlâ: ‘Sizden taraf Ben onlara bu tebliği yaparım!’ buyurmuş ve bu âyet-i celîleleri inzâl buyurmuştur.”

(Rûhu’l-Furkan Tefsiri, no: 259, 4/344)

Âl-i İmrân suresindeki 169., 170., 171., 172., 173. ve 174. ayetlerin meali şöyledir:

Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.

(Âl-i İmrân, 3/169,170)

(Şehitler) Allah’ın nimetine, keremine ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler. Onlar yaralandıktan sonra Allah’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır. Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler. Bundan dolayı Allah’tan bir nimet ve lütufla kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan geri döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir.

(Âl-i İmrân, 3/171,172,173,174)

Ahzâb Suresi’nin 23. ve 24. ayetinde ise savaşa girmiş olup da şehit olan bazı kimselerle henüz şehit olmamış kimselerden söz edilmektedir; “Ben şehit olana kadar kâfirlerle cihat edeceğim” diyerek yapmış olduğu adağını yerine getirenler (ki Hamza ve Mus’ab (Radıyallâhu anhümâ) onlardandır), içlerinden bir kısmı da şehâdet şerefine nâiliyeti beklemektedir (ki, Osman ve Talha (Radıyallâhu anhü mâ) bunlardandır). Allâh’ın sözlerinde sâdık kimseleri sadâkatleri sebebiyle mükâfatlandıracağı açıklanmaktadır.

Ahzâb suresindeki 23. ve 24 ayetlerin meali şöyledir:

Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.

(Ahzâb, 33/23)

Bunun böyle olması Allah’ın, doğruları, doğrulukları sebebiyle mükâfatlandırması, dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

(Ahzâb, 33/24)

Kaynaklar:
Kur’an-ı Kerim Meâli, Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuran-ı Mecid ve Tefsirli Meâl’i Alisi, Mahmut Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri

İçerik: Kuran’da şehit ayetleri, Kuranda şehitlik ile ilgili ayetler, Kuranda şehitlik mertebesi, Kuran’da şehit kelimesi geçiyor mu

Kuran’da Ramazan Ayı ve Oruç İle İlgili Ayetler

Kuran’da Ramazan Ayı ve Oruç İle İlgili Ayetler
KURAN’DA RAMAZAN AYI VE ORUÇ İLE İLGİLİ AYETLER

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.

(Bakara Sûresi, 2/183)

Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir.(1) Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.

(Bakara Sûresi, 2/184)

(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.

(Bakara Sûresi, 2/185)

Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı.(2) Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz.(3) Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar.

(Bakara Sûresi, 2/187)

Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar(4), rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele.

(Tevbe Sûresi, 9/112)

(1) Ramazan orucu, ergenlik çağına ulaşmış, akıllı her Müslümana farzdır. Hastalık, yolculuk, kadınlara has özel hâller gibi meşru sebeplerle Ramazan ayında oruç tutamayanlar, bu oruçları şartların elverişli olduğu başka zamanlarda kaza ederler. Mazeretsiz olarak oruç tutmayanlar, büyük günah işlemiş olurlar. Aşırı yaşlılar ya da iyileşmez hastalar, bu sebeple oruç tutamazlar ve bu oruçları kaza etmekten de ümit keserlerse, oruçsuz geçirilen her gün için bir fidye verirler. Fidye tıpkı fıtır sadakası gibi, bir fakiri bir gün doyurmak ya da bunun bedelini vermektir.

(2) Tefsir kaynaklarının aktardığına göre, orucun farz kılındığı ilk dönemlerde Müslümanlar, oruç tutacakları zaman sadece güneş batımından yatsı namazını kılıncaya ya da uyuyuncaya kadar yiyip içebiliyorlar; cinsel ilişkide bulunabiliyorlardı. Kısaca imsak, yatsı namazından ya da uykuya dalınmasından itibaren başlardı. Âyette, yatsı namazından ya da uykudan sonra cinsel ilişkinin oruca engel olmadığı vurgulanmaktadır.

(3) Âyetin bu kısmında, güçlü bir anlatım üslubu içinde, karı koca arasındaki ilişkinin tabiatı ortaya konmaktadır. Elbise ve örtü insanı nasıl soğuktan ve sıcaktan korur, kusurlarını örterse; eşler de birbirlerine karşı öyle koruyucu, kollayıcı ve bağlı olacaklardır.

(4) “Oruç tutanlar” şeklinde tercüme edilen “es-Sâihûn” kelimesi, “(Allah yolunda) seyahat edenler” şeklinde de tercüme edilebilir.

Kaynaklar:
Kur’an-ı Kerim Meâli, Diyanet İşleri Başkanlığı

Kuran’da Faiz İle İlgili Ayetler

Kuran’da Faiz İle İlgili Ayetler

Kur’ân-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde faiz kesin bir şekilde haram kılınmıştır. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de faizle ilgili ayetler:

Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır.

(Bakara Sûresi, 275)

Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez. Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.

(Bakara Sûresi, 276,277)

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın. Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.

(Bakara Sûresi, 278,279)

Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

(Âl-i İmrân Sûresi, 130)

Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu hâlde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. İçlerinden inkâr edenlere de acı bir azap hazırladık.

(Nisâ Sûresi, 160,161)

İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne verirseniz, Allah katında artmaz. Ama Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek her ne zekât verirseniz; işte bunu yapanlar sevaplarını kat kat arttıranlardır.

(Rûm Sûresi, 39)

Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin.

(Bakara Sûresi, 188)

Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle
olursa başka. Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir. Kim haddi aşarak ve zulmederek bunu yaparsa, onu cehennem ateşine atacağız. Bu, Allah’a pek kolaydır. Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.

(Nisâ Sûresi, 29,30,31)

>>>> Faizle İlgili Hadisler <<<<<

İçerik: Kuran’da faiz ayetleri, Kuranda faizli ile ilgili ayetler, Kuranda faiz yiyenin durumu, Kuran’da faiz kelimesi geçiyor mu