Esmâ-i Hüsnâ ile İlgili Ayetler ve Hadisler Allah’ın 99 İsmi ve Anlamları

Allah’ın 99 İsmi ve Anlamları

Allah’ın Kaç İsmini Ezbere Biliyorsun?
Hemen Öğren

İsmin çoğulu olan “esmâ” kelimesi ile “en güzel” anlamındaki “hüsnâ” kelimesinin oluşturduğu bir sıfat tamlaması olan “esmâ-i hüsnâ”, “en güzel isimler” anlamında Yüce Allah’ın bütün isimleri için kullanılan bir terimdir.

Kur’an-ı Kerim’de,

“Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O’na mahsustur.”

(Tâhâ Sûresi, 20/8);

“…En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nun şanını yüceltmektedirler. O galiptir, hikmet sahibidir.”

(Haşr Sûresi, 52/24)

Allah Teala’nın Kur’an’da ve sahih hadislerde geçen pek çok ismi vardır. Kul bu isimleri öğrenerek Allah’ı tanır, O’nu sever ve gerçek kul olur.

“En güzel isimler Allah’ındır. O hâlde O’na o güzel isimlerle dua edin…”

(A‘râf Sûresi, 7/180)

buyrularak, Esmâ-i Hüsnâ ile dua ve niyazda bulunmamız istenmiştir.

“De ki: İster Allah deyin, ister Rahmân deyin, hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler ona aittir.”

(İsrâ Sûresi, 17/110)

Hadisler
Esmâ-i Hüsnâ ile ilgili olarak Buhârî ve Müslim`de:

“Allah`ın 99 ismi vardır. Kim bunları ezberlerse (îman eder ve ezbere sayarsa) Cennete girer.”

buyurulmuştur.

Tirmizî, İbn-i Hibban ve Hâkim’in bu konudaki rivâyeti ise, şöyledir:

“Kim bunları (Esmâ-i Husnâ`yı) mânâlarını anlayarak sayar, bunlarla Allah`ı zikrederse Cennete girer.”

Allah’ın güzel isimleri (Esmâü’l-Hüsnâ / Esmâ-i Hüsnâ) ile ilgili İbn Kesir tefsirinde, Buhâri ve Müslim’in Ebû Hureyre (Radıyallahu Anh)’den naklettikleri bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (Aleyhissalâtu vesselâm)’den şöyle buyurduğu rivâyet ediliyor:

Yüce Allah’ın bir eksiğiyle yüz ismi vardır(yani doksan dokuz). Kim onları sayarsa cennete girer. O tektir, tek ‘i sever.

Allah’ın Kaç İsmini Ezbere Biliyorsun?
Hemen Öğren

Allah’ın 99 ismi ve anlamları:

اَللّٰهْ
Allah
Varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere layık bulunan zâtın husûsî ve en kapsamlı ism-i şerifi.

اَلرَّحْمٰنُ
er-Rahmân
Bütün mahlûkâta merhamet eden, hepsine de nîmetler veren.

اَلرَّح۪يمُ
er-Rahîm
Pek ziyâde merhamet edici, bilhassa mü’minlere rahmet eden.

اَلْمَلِكُ
el-Melik
Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi.

اَلْقُدُّوسُ
el-Kuddûs
Hatâdan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten münezzeh/çok uzak ve pek temiz.

اَلسَّلَامُ
es-Selâm
Her çeşit ârıza ve hâdiselerden sâlim kalan, her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkaran, Cennet’teki bahtiyar kullarına selâm eden.

اَلْمُؤْمِنُ
el-Mü’min
Gönüllerde îman ışığı yakan, kendine sığınanlara eman verip onları koruyan, rahatlatan, güven veren, vaadine güvenilen.

اَلْمُهَيْمِنُ
el-Müheymin
Kâinâtın bütün işlerini gözetip yöneten ve koruyan.

اَلْعَز۪يزُ
el-Azîz
Yenilmeyen yegâne gâlip.

اَلْجَبّٰارُ
el-Cebbâr
Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, yaratılmışların hâlini iyileştiren, irâdesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan, hüküm ve iradesine karşı gelinmek ihtimali bulunmayan.

اَلْمُتَكَبِّرُ
el-Mütekebbir
Her şeyde ve her hâdisede büyüklüğünü gösteren, azamet ve yüceliğini izhâr eden.

اَلْخَالِقُ
el-Hâlik
Her şeyin varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri, hâdiseleri tayin ve tesbit eden ve ona göre yaratan, yoktan vâr eden.

اَلْبَارِئُ
el-Bâri’
Eşyâyı ve her şeyin âzâ ve cihazlarını birbirine uygun bir hâlde yaratan, bir örneği olmaksızın canlıları yaratan.

اَلْمُصَوِّرُ
el-Musavvir
Tasvîr eden, her şeye bir şekil ve hususiyet veren.

اَلْغَفَّارُ
el-Ğaffâr
Mağfireti pek bol olan. Dilediği kullarını da günahlardan koruyan.

اَلْقَهَّارُ
el-Kahhâr
Her şeye, her istediğini yapacak surette gâlib ve hâkim.

اَلْوَهَّابُ
el-Vehhâb
Çeşit çeşit nimetleri devamlı bağışlayıp duran. Her zaman, her yerde ve her şeyi karşılık beklemeden çok çok ve bol bol veren.

اَلرَّزَّاقُ
er-Rezzâk
Yaratılmışlara, faydalanacakları şeyleri ihsân eden, bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren.

اَلْفَتَّاحُ
el-Fettâh
Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran, iyilik kapılarını açan, hakemlik yapan.

اَلْعَل۪يمُ
el-Alîm
Her şeyi hakkıyla ve çok iyi bilen.

اَلْقَابِضُ
el-Kâbıd
Sıkan, daraltan, rızkı daraltan, canlıların rûhunu alan.

اَلْبَاسِطُ
el-Bâsıt
Açan, genişleten, rızkı bollaştıran, ruhları bedenlerine yayan.

اَلْخَافِضُ
el-Hâfıd
Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan, zillete düşüren.

اَلرَّافِعُ
er-Râfi’
Yukarı kaldıran, yükselten, yücelten.

اَلْمُعِزُّ
el-Mu’izz
İzzet ve şeref veren, ağırlayan.

اَلْمُذِلُّ
el-Müzill
Zillete düşüren, hor ve hakîr eden.

اَلسَّم۪يعُ
es-Semi’
Hakkıyla işiten.

اَلْبَص۪يرُ
el-Basîr
Hakkıyla gören.

اَلْحَكَمُ
el-Hakem
Hükmeden, hakkı yerine getiren, hükmünü eksiksiz icrâ eden.

اَلْعَدْلُ
el-Adl
Mutlak adâlet sahibi, aşırılığa meyletmeyen.

اَللَّط۪يفُ
el-Latîf
En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilemeyen en ince şeyleri yapan, yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan.

اَلْخَب۪يرُ
el-Habîr
Her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan.

اَلْحَل۪يمُ
el-Halîm
Suçluların cezâsını vermeye gücü yettiği hâlde onlara yumuşak davranan ve cezâlarını geriye bırakan. Allah, gazabda acele etmez, mühlet verir, yaptıklarına pişman olup tevbe edenleri affeder, ısrar edenler hakkında ise artık hüküm kendisine kalmıştır.

اَلْعَظ۪يمُ
el-Azîm
Bütün büyüklüklerin sâhibi. Zâtının ve sıfatlarının mâhiyeti anlaşılamayacak kadar ulvî.

اَلْغَفُورُ
el-Ğafûr
Mağfireti çok olan, bütün günahları bağışlayan. Allah, istediği kusurları insanların gözünden gizlediği gibi, melekût âlemi sâkinlerinin gözünden de gizler.

اَلشَّكُورُ
eş-Şekûr
Kendi rızâsı için yapılan sâlih amelleri, daha ziyâdesiyle karşılayan, az tâat karşılığında çok büyük dereceler veren, sayılı günlerde yapılan amel karşılığında âhiret âleminde sonsuz nimetler lûtfeden.

اَلْعَلِيُّ
el-Aliyy
Her hususta, her şeyden yüce olan. Her şey kendisinin dûnunda, emrinde ve hükmü altında olan.

اَلْكَب۪يرُ
el-Kebîr
Büyüklükte kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen, bütün büyüklükler kendisine mahsus olan.

اَلْحَف۪يظُ
el-Hafîz
Yapılan işleri bütün tafsilâtıyla tutan, her şeyi belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklayan, koruyup gözeten.

اَلْمُق۪يتُ
el-Mukît
Her yaratılmışın azığını ve gıdasını tayin eden, azıkları beden ve kalblere gönderen.

اَلْحَس۪يبُ
el-Hasîb
Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilât ve teferruatıyla hesabını iyi bilen, her şeye ve herkese her ihtiyacı için kâfi gelen, onları hesaba çeken.

اَلْجَل۪يلُ
el-Celîl
Celâdet, azamet ve heybet sâhibi, celâl sıfatları ile muttasıf.

اَلْكَر۪يمُ
el-Kerîm
Keremi, lütuf ve ihsânı bol, her türlü fazilete sahip olan.

اَلرَّق۪يبُ
er-Rakîb
Bütün varlıklar üzerinde gözcü, bütün işler murakabesi altında bulunan.

اَلْمُج۪يبُ
el-Mücîb
Kendine duâ edip yalvaranların isteklerini işitip cevab veren, onları cevapsız bırakmayan.

اَلْوَاسِعُ
el-Vâsi’
Geniş ve müsaadekâr. Allah’ın ilmi, ihsânı, rahmeti, kudreti, af ve mağfireti geniştir ve her şeyi kaplamıştır.

اَلْحَك۪يمُ
el-Hakîm
Bütün emirleri ve işleri hikmetli, yerli yerinde ve sağlam olan.

اَلْوَدُودُ
el-Vedûd
İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızâsına erdiren. Sevilmeye ve dostluğa lâyık yegâne varlık.

اَلْمَج۪يدُ
el-Mecîd
Zâtı şerefli, ef‘âli güzel olan, her türlü övgüye lâyık bulunan.

اَلْبَاعِثُ
el-Bâis
Ölüleri diriltip kabirlerinden kaldıran; gönüllerde saklı olanları meydana çıkaran.

اَلشَّه۪يدُ
eş-Şehîd
Her zaman ve her şeyi gözlemiş olarak bilen, her yerde hâzır ve nâzır olan.

اَلْحَقُّ
el-Hakk
Fiilen var olan, mevcûdiyeti ve uluhiyeti gerçek olan, varlığı hiç değişmeden duran. Hakikaten vâr olan yalnız O’dur.

اَلْوَك۪يلُ
el-Vekîl
Usûlüne uygun şekilde, kendisine tevdi edilen işleri en güzel şekilde neticelendiren, güvenilip dayanılan, tevekkül edilen.

اَلْقَوِيُّ
el-Kaviyy
Çok kuvvetli, her şeye gücü yeten, kudretli.

اَلْمَت۪ينُ
el-Metîn
Çok sağlam, kuvveti çok ve şiddetli olan.

اَلْوَلِيُّ
el-Veliyy
İyi kullarına dost olan, yardım eden.

اَلْحَم۪يدُ
el-Hamîd
Ancak kendisine hamd ü senâ olunan, bütün varlığın diliyle biricik övülen, medhedilen.

اَلْمُحْص۪ي
el-Muhsî
Her şeyin sayısını ve miktarını tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen.

اَلْمُبْدِئُ
el-Mübdi’
Mahlûkatı maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan.

اَلْمُع۪يدُ
el-Mu’îd
Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan.

اَلْمُحْي۪
el-Muhyî
Hayat veren, can bağışlayan, sağlık veren.

اَلْمُم۪يتُ
el-Mümît
Canlı bir mahlûkun ölümünü yaratan, öldüren.

اَلْحَيُّ
el-Hayy
Dâimâ diri; her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten.

اَلْقَيُّومُ
el-Kayyûm
Gökleri, yeri, her şeyi ayakta tutan. Bir şeyin kıyâmı, yani, bir varlık sâhibi olarak durabilmesi neye bağlı ise, onu veren. Her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinatı idare eden. Her şey Hak ile kâimdir.

اَلْوَاجِدُ
el-Vâcid
Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, müstağnî; istediğini, istediği vakit bulan. Kendisi için lüzumlu olan şeylerin hiç birinden mahrum olmayan.

اَلْمَاجِدُ
el-Mâcid
Kadr ü şânı büyük, kerem ve semâhati bol.

اَلْوَاحِدُ
el-Vâhid
Tek. Zâtında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde, hükümlerinde asla şerîki/ortağı, nazîri/benzeri ve dengi bulunmayan.

اَلصَّمَدُ
es-Samed
Hâcetlerin bitirilmesi, ızdırapların giderilmesi için tek merci’, ihtiyaç ve dileklerde kendisine müracaat edilen, arzu ve bütün istekler kendisine sunulan, kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan.

اَلْقَادِرُ
el-Kâdir
İstediğini, istediği gibi yapmaya gücü yeten.

اَلْمُقْتَدِرُ
el-Muktedir
Kuvvet ve kudret sâhipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden.

اَلْمُقَدِّمُ
el-Mukaddim
İstediğini ileri geçiren, öne alan.

اَلْمُؤَخِّرُ
el-Muahhir
İstediğini geri koyan, arkaya bırakan.

اَلْاَوَّلُ
el-Evvel
Her varlıktan mukaddem olan, başlangıcı olmayan.

اَلْاٰخِرُ
el-Âhir
Varlığının sonu olmayan.

اَلظَّاهِرُ
ez-Zâhir
Âşikâr olan, kat’î delillerle bilinen.

اَلْبَاطِنُ
el-Bâtın
Gizli olan; duyu organları ile idrâk edilemeyen, mâhiyeti bilinemeyen.

اَلْوٰالى
el-Vâlî
Mahlûkatın işlerini yoluna koyan, bu muazzam kâinatı ve her an meydana gelen hâdisatı tek başına tedbîr ve idare eden, kâinâtın hâkimi.

اَلْمُتَعَال۪ى
el-Müteâlî
Yaratılmışlar hakkında aklın mümkün gördüğü her şeyden, her hal ve tavırdan pek yüce ve pek münezzeh. İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın.

اَلْبَرُّ
el-Berr
Kulları hakkında kolaylık isteyen; iyilik ve bahşişi çok olan, vaadini yerine getiren.

اَلتَّوَّابُ
et-Tevvâb
Kullarını tevbeye sevkeden, tevbeleri çokça kabûl edip, günahları bağışlayan.

اَلْمُنْتَقِمُ
el-Müntekim
Suçluları, adâleti ile müstehak oldukları cezaya çarptıran.

اَلْعَفُوُّ
el-Afüvv
Affı çok. Hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden, kökünden kazıyan.

اَلرَّؤُۧفُ
er-Raûf
Çok re’fet ve şefkat sâhibi.

مَالِكُ الْمُلْكِ
Mâlikü’l-Mülk
Bütün mülkün mâliki ve hâkimi. Allah Teâlâ mülkün hem sâhibi, hem hükümdârıdır, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.

ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ
Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm
Hem büyüklük ve azamet, hem de fazl u kerem sâhibi.

اَلْمُقْسِطُ
el-Muksit
Bütün işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan. Adâlet sâhibi. Mazlûma acıyıp zâlimin elinden kurtaran.

اَلْجَامِعُ
el-Câmi’
İstediğini, istediği zaman, istediği yerde toplayan. Birbirine benzeyen, benzemeyen ve zıd olan şeyleri bir araya getirip tutan. Kıyâmet günü hesâba çekmek için mahlukatı toplayan.

اَلْغَنِيُّ
el-Ğaniyy
Çok zengin ve her şeyden müstağnî.

اَلْمُغْن۪ي
el-Muğnî
İstediğini zengin eden, tatmin eden.

اَلْمَانِعُ
el-Mâni’
Dilemediği şeyin gerçekleşmesine müsaade etmeyen, kötü şeylere mâni olan.

اَلضَّآرُّ
ed-Dârr
Elem ve zarar verici şeyleri yaratan.

اَلنَّافِعُ
en-Nâfi’
Hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan, fayda veren.

اَلنُّورُ
en-Nûr
Âlemleri nurlandıran; istediği sîmalara, zihinlere ve gönüllere nûr bahşeden, nûr kaynağı.

اَلْهَاد۪ى
el-Hâdî
Hidâyeti yaratan, yol gösteren, murada erdiren.

اَلْبَد۪يعُ
el-Bedî‘
Örneksiz, misalsiz, acîb ve hayret verici âlemler îcad eden. Zâtında, sıfatında, fiillerinde, emsâli görülmemiş olan.

اَلْبَاق۪ي
el-Bâkî
Varlığı devamlı olan, sonu olmayan.

اَلْوَارِثُ
el-Vâris
Servetlerin geçici sâhipleri elleri boş olarak yokluğa döndükleri zaman servetlerin hakikî sâhibi olan.

اَلرَّش۪يدُ
er-Reşîd
Bütün işleri ezelî takdîrine göre yürütüp, bir nizam ve hikmet üzere âkıbetine ulaştıran; her şeyi yerli yerine koyan, en doğru şekilde nizâm veren.

اَلصَّبُورُ
es-Sabûr
Çok sabırlı.

esmaül hüsna hadis, rızkı bollaştıran esmalar hangileridir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.