Ezan Okunurken Ne Söylenir?

Ezan Okunurken Ne Söylenir?

Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor ki:

Ezanı işittiğiniz zaman siz de müezzinin dediğini deyin.

Buhârî, Ezân 7; Müslim, Salât 10; Tirmizî, Salât 154; İbn Mâce, Ezân 4.

Hz. Ömer (Radıyallahu anh)’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte de bunun karşılığında cennet vaat edilmektedir:

“Resûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: Müezzin,
Allahu ekber Allahu ekber‘ deyince sizden kim samimiyetle,
Allahu ekber, Allahu ekber‘ derse;
sonra müezzin:
Eşhedu en lâ ilâhe illâllah‘ deyince,
Eşhedu en lâ ilâhe illâllah‘ derse;
sonra müezzin:
Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah‘ deyince,
Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah‘ derse;
sonra müezzin:
Hayye ale’s-salâh‘ deyince,
Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh‘ derse;
sonra müezzin:
Hayye ale’l-felâh‘ deyince,
Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh‘ derse;
sonra müezzin:
Allahu ekber Allahu ekber‘ deyince,
Allahu ekber Allahu ekber‘ derse;
sonra müezzin:
Lailâhe illâllah‘ deyince,
Lâilahe illâllah‘ derse cennete girer.”

Müslim, Salât 12; Ebu Dâvud, Salât 36.

Esmâ-i Hüsnâ ile İlgili Ayetler ve Hadisler Allah’ın 99 İsmi ve Anlamları

Allah’ın 99 İsmi ve Anlamları

Allah’ın Kaç İsmini Ezbere Biliyorsun?
Hemen Öğren

İsmin çoğulu olan “esmâ” kelimesi ile “en güzel” anlamındaki “hüsnâ” kelimesinin oluşturduğu bir sıfat tamlaması olan “esmâ-i hüsnâ”, “en güzel isimler” anlamında Yüce Allah’ın bütün isimleri için kullanılan bir terimdir.

Kur’an-ı Kerim’de,

“Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O’na mahsustur.”

(Tâhâ Sûresi, 20/8);

“…En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nun şanını yüceltmektedirler. O galiptir, hikmet sahibidir.”

(Haşr Sûresi, 52/24)

Allah Teala’nın Kur’an’da ve sahih hadislerde geçen pek çok ismi vardır. Kul bu isimleri öğrenerek Allah’ı tanır, O’nu sever ve gerçek kul olur.

“En güzel isimler Allah’ındır. O hâlde O’na o güzel isimlerle dua edin…”

(A‘râf Sûresi, 7/180)

buyrularak, Esmâ-i Hüsnâ ile dua ve niyazda bulunmamız istenmiştir.

“De ki: İster Allah deyin, ister Rahmân deyin, hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler ona aittir.”

(İsrâ Sûresi, 17/110)

Hadisler
Esmâ-i Hüsnâ ile ilgili olarak Buhârî ve Müslim`de:

“Allah`ın 99 ismi vardır. Kim bunları ezberlerse (îman eder ve ezbere sayarsa) Cennete girer.”

buyurulmuştur.

Tirmizî, İbn-i Hibban ve Hâkim’in bu konudaki rivâyeti ise, şöyledir:

“Kim bunları (Esmâ-i Husnâ`yı) mânâlarını anlayarak sayar, bunlarla Allah`ı zikrederse Cennete girer.”

Allah’ın güzel isimleri (Esmâü’l-Hüsnâ / Esmâ-i Hüsnâ) ile ilgili İbn Kesir tefsirinde, Buhâri ve Müslim’in Ebû Hureyre (Radıyallahu Anh)’den naklettikleri bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (Aleyhissalâtu vesselâm)’den şöyle buyurduğu rivâyet ediliyor:

Yüce Allah’ın bir eksiğiyle yüz ismi vardır(yani doksan dokuz). Kim onları sayarsa cennete girer. O tektir, tek ‘i sever.

Allah’ın Kaç İsmini Ezbere Biliyorsun?
Hemen Öğren

Allah’ın 99 ismi ve anlamları:

اَللّٰهْ
Allah
Varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere layık bulunan zâtın husûsî ve en kapsamlı ism-i şerifi.

اَلرَّحْمٰنُ
er-Rahmân
Bütün mahlûkâta merhamet eden, hepsine de nîmetler veren.

اَلرَّح۪يمُ
er-Rahîm
Pek ziyâde merhamet edici, bilhassa mü’minlere rahmet eden.

اَلْمَلِكُ
el-Melik
Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi.

اَلْقُدُّوسُ
el-Kuddûs
Hatâdan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten münezzeh/çok uzak ve pek temiz.

اَلسَّلَامُ
es-Selâm
Her çeşit ârıza ve hâdiselerden sâlim kalan, her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkaran, Cennet’teki bahtiyar kullarına selâm eden.

اَلْمُؤْمِنُ
el-Mü’min
Gönüllerde îman ışığı yakan, kendine sığınanlara eman verip onları koruyan, rahatlatan, güven veren, vaadine güvenilen.

اَلْمُهَيْمِنُ
el-Müheymin
Kâinâtın bütün işlerini gözetip yöneten ve koruyan.

اَلْعَز۪يزُ
el-Azîz
Yenilmeyen yegâne gâlip.

اَلْجَبّٰارُ
el-Cebbâr
Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, yaratılmışların hâlini iyileştiren, irâdesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan, hüküm ve iradesine karşı gelinmek ihtimali bulunmayan.

اَلْمُتَكَبِّرُ
el-Mütekebbir
Her şeyde ve her hâdisede büyüklüğünü gösteren, azamet ve yüceliğini izhâr eden.

اَلْخَالِقُ
el-Hâlik
Her şeyin varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri, hâdiseleri tayin ve tesbit eden ve ona göre yaratan, yoktan vâr eden.

اَلْبَارِئُ
el-Bâri’
Eşyâyı ve her şeyin âzâ ve cihazlarını birbirine uygun bir hâlde yaratan, bir örneği olmaksızın canlıları yaratan.

اَلْمُصَوِّرُ
el-Musavvir
Tasvîr eden, her şeye bir şekil ve hususiyet veren.

اَلْغَفَّارُ
el-Ğaffâr
Mağfireti pek bol olan. Dilediği kullarını da günahlardan koruyan.

اَلْقَهَّارُ
el-Kahhâr
Her şeye, her istediğini yapacak surette gâlib ve hâkim.

اَلْوَهَّابُ
el-Vehhâb
Çeşit çeşit nimetleri devamlı bağışlayıp duran. Her zaman, her yerde ve her şeyi karşılık beklemeden çok çok ve bol bol veren.

اَلرَّزَّاقُ
er-Rezzâk
Yaratılmışlara, faydalanacakları şeyleri ihsân eden, bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren.

اَلْفَتَّاحُ
el-Fettâh
Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran, iyilik kapılarını açan, hakemlik yapan.

اَلْعَل۪يمُ
el-Alîm
Her şeyi hakkıyla ve çok iyi bilen.

اَلْقَابِضُ
el-Kâbıd
Sıkan, daraltan, rızkı daraltan, canlıların rûhunu alan.

اَلْبَاسِطُ
el-Bâsıt
Açan, genişleten, rızkı bollaştıran, ruhları bedenlerine yayan.

اَلْخَافِضُ
el-Hâfıd
Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan, zillete düşüren.

اَلرَّافِعُ
er-Râfi’
Yukarı kaldıran, yükselten, yücelten.

اَلْمُعِزُّ
el-Mu’izz
İzzet ve şeref veren, ağırlayan.

اَلْمُذِلُّ
el-Müzill
Zillete düşüren, hor ve hakîr eden.

اَلسَّم۪يعُ
es-Semi’
Hakkıyla işiten.

اَلْبَص۪يرُ
el-Basîr
Hakkıyla gören.

اَلْحَكَمُ
el-Hakem
Hükmeden, hakkı yerine getiren, hükmünü eksiksiz icrâ eden.

اَلْعَدْلُ
el-Adl
Mutlak adâlet sahibi, aşırılığa meyletmeyen.

اَللَّط۪يفُ
el-Latîf
En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilemeyen en ince şeyleri yapan, yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan.

اَلْخَب۪يرُ
el-Habîr
Her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan.

اَلْحَل۪يمُ
el-Halîm
Suçluların cezâsını vermeye gücü yettiği hâlde onlara yumuşak davranan ve cezâlarını geriye bırakan. Allah, gazabda acele etmez, mühlet verir, yaptıklarına pişman olup tevbe edenleri affeder, ısrar edenler hakkında ise artık hüküm kendisine kalmıştır.

اَلْعَظ۪يمُ
el-Azîm
Bütün büyüklüklerin sâhibi. Zâtının ve sıfatlarının mâhiyeti anlaşılamayacak kadar ulvî.

اَلْغَفُورُ
el-Ğafûr
Mağfireti çok olan, bütün günahları bağışlayan. Allah, istediği kusurları insanların gözünden gizlediği gibi, melekût âlemi sâkinlerinin gözünden de gizler.

اَلشَّكُورُ
eş-Şekûr
Kendi rızâsı için yapılan sâlih amelleri, daha ziyâdesiyle karşılayan, az tâat karşılığında çok büyük dereceler veren, sayılı günlerde yapılan amel karşılığında âhiret âleminde sonsuz nimetler lûtfeden.

اَلْعَلِيُّ
el-Aliyy
Her hususta, her şeyden yüce olan. Her şey kendisinin dûnunda, emrinde ve hükmü altında olan.

اَلْكَب۪يرُ
el-Kebîr
Büyüklükte kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen, bütün büyüklükler kendisine mahsus olan.

اَلْحَف۪يظُ
el-Hafîz
Yapılan işleri bütün tafsilâtıyla tutan, her şeyi belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklayan, koruyup gözeten.

اَلْمُق۪يتُ
el-Mukît
Her yaratılmışın azığını ve gıdasını tayin eden, azıkları beden ve kalblere gönderen.

اَلْحَس۪يبُ
el-Hasîb
Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilât ve teferruatıyla hesabını iyi bilen, her şeye ve herkese her ihtiyacı için kâfi gelen, onları hesaba çeken.

اَلْجَل۪يلُ
el-Celîl
Celâdet, azamet ve heybet sâhibi, celâl sıfatları ile muttasıf.

اَلْكَر۪يمُ
el-Kerîm
Keremi, lütuf ve ihsânı bol, her türlü fazilete sahip olan.

اَلرَّق۪يبُ
er-Rakîb
Bütün varlıklar üzerinde gözcü, bütün işler murakabesi altında bulunan.

اَلْمُج۪يبُ
el-Mücîb
Kendine duâ edip yalvaranların isteklerini işitip cevab veren, onları cevapsız bırakmayan.

اَلْوَاسِعُ
el-Vâsi’
Geniş ve müsaadekâr. Allah’ın ilmi, ihsânı, rahmeti, kudreti, af ve mağfireti geniştir ve her şeyi kaplamıştır.

اَلْحَك۪يمُ
el-Hakîm
Bütün emirleri ve işleri hikmetli, yerli yerinde ve sağlam olan.

اَلْوَدُودُ
el-Vedûd
İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızâsına erdiren. Sevilmeye ve dostluğa lâyık yegâne varlık.

اَلْمَج۪يدُ
el-Mecîd
Zâtı şerefli, ef‘âli güzel olan, her türlü övgüye lâyık bulunan.

اَلْبَاعِثُ
el-Bâis
Ölüleri diriltip kabirlerinden kaldıran; gönüllerde saklı olanları meydana çıkaran.

اَلشَّه۪يدُ
eş-Şehîd
Her zaman ve her şeyi gözlemiş olarak bilen, her yerde hâzır ve nâzır olan.

اَلْحَقُّ
el-Hakk
Fiilen var olan, mevcûdiyeti ve uluhiyeti gerçek olan, varlığı hiç değişmeden duran. Hakikaten vâr olan yalnız O’dur.

اَلْوَك۪يلُ
el-Vekîl
Usûlüne uygun şekilde, kendisine tevdi edilen işleri en güzel şekilde neticelendiren, güvenilip dayanılan, tevekkül edilen.

اَلْقَوِيُّ
el-Kaviyy
Çok kuvvetli, her şeye gücü yeten, kudretli.

اَلْمَت۪ينُ
el-Metîn
Çok sağlam, kuvveti çok ve şiddetli olan.

اَلْوَلِيُّ
el-Veliyy
İyi kullarına dost olan, yardım eden.

اَلْحَم۪يدُ
el-Hamîd
Ancak kendisine hamd ü senâ olunan, bütün varlığın diliyle biricik övülen, medhedilen.

اَلْمُحْص۪ي
el-Muhsî
Her şeyin sayısını ve miktarını tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen.

اَلْمُبْدِئُ
el-Mübdi’
Mahlûkatı maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan.

اَلْمُع۪يدُ
el-Mu’îd
Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan.

اَلْمُحْي۪
el-Muhyî
Hayat veren, can bağışlayan, sağlık veren.

اَلْمُم۪يتُ
el-Mümît
Canlı bir mahlûkun ölümünü yaratan, öldüren.

اَلْحَيُّ
el-Hayy
Dâimâ diri; her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten.

اَلْقَيُّومُ
el-Kayyûm
Gökleri, yeri, her şeyi ayakta tutan. Bir şeyin kıyâmı, yani, bir varlık sâhibi olarak durabilmesi neye bağlı ise, onu veren. Her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinatı idare eden. Her şey Hak ile kâimdir.

اَلْوَاجِدُ
el-Vâcid
Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, müstağnî; istediğini, istediği vakit bulan. Kendisi için lüzumlu olan şeylerin hiç birinden mahrum olmayan.

اَلْمَاجِدُ
el-Mâcid
Kadr ü şânı büyük, kerem ve semâhati bol.

اَلْوَاحِدُ
el-Vâhid
Tek. Zâtında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde, hükümlerinde asla şerîki/ortağı, nazîri/benzeri ve dengi bulunmayan.

اَلصَّمَدُ
es-Samed
Hâcetlerin bitirilmesi, ızdırapların giderilmesi için tek merci’, ihtiyaç ve dileklerde kendisine müracaat edilen, arzu ve bütün istekler kendisine sunulan, kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan.

اَلْقَادِرُ
el-Kâdir
İstediğini, istediği gibi yapmaya gücü yeten.

اَلْمُقْتَدِرُ
el-Muktedir
Kuvvet ve kudret sâhipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden.

اَلْمُقَدِّمُ
el-Mukaddim
İstediğini ileri geçiren, öne alan.

اَلْمُؤَخِّرُ
el-Muahhir
İstediğini geri koyan, arkaya bırakan.

اَلْاَوَّلُ
el-Evvel
Her varlıktan mukaddem olan, başlangıcı olmayan.

اَلْاٰخِرُ
el-Âhir
Varlığının sonu olmayan.

اَلظَّاهِرُ
ez-Zâhir
Âşikâr olan, kat’î delillerle bilinen.

اَلْبَاطِنُ
el-Bâtın
Gizli olan; duyu organları ile idrâk edilemeyen, mâhiyeti bilinemeyen.

اَلْوٰالى
el-Vâlî
Mahlûkatın işlerini yoluna koyan, bu muazzam kâinatı ve her an meydana gelen hâdisatı tek başına tedbîr ve idare eden, kâinâtın hâkimi.

اَلْمُتَعَال۪ى
el-Müteâlî
Yaratılmışlar hakkında aklın mümkün gördüğü her şeyden, her hal ve tavırdan pek yüce ve pek münezzeh. İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın.

اَلْبَرُّ
el-Berr
Kulları hakkında kolaylık isteyen; iyilik ve bahşişi çok olan, vaadini yerine getiren.

اَلتَّوَّابُ
et-Tevvâb
Kullarını tevbeye sevkeden, tevbeleri çokça kabûl edip, günahları bağışlayan.

اَلْمُنْتَقِمُ
el-Müntekim
Suçluları, adâleti ile müstehak oldukları cezaya çarptıran.

اَلْعَفُوُّ
el-Afüvv
Affı çok. Hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden, kökünden kazıyan.

اَلرَّؤُۧفُ
er-Raûf
Çok re’fet ve şefkat sâhibi.

مَالِكُ الْمُلْكِ
Mâlikü’l-Mülk
Bütün mülkün mâliki ve hâkimi. Allah Teâlâ mülkün hem sâhibi, hem hükümdârıdır, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.

ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ
Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm
Hem büyüklük ve azamet, hem de fazl u kerem sâhibi.

اَلْمُقْسِطُ
el-Muksit
Bütün işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan. Adâlet sâhibi. Mazlûma acıyıp zâlimin elinden kurtaran.

اَلْجَامِعُ
el-Câmi’
İstediğini, istediği zaman, istediği yerde toplayan. Birbirine benzeyen, benzemeyen ve zıd olan şeyleri bir araya getirip tutan. Kıyâmet günü hesâba çekmek için mahlukatı toplayan.

اَلْغَنِيُّ
el-Ğaniyy
Çok zengin ve her şeyden müstağnî.

اَلْمُغْن۪ي
el-Muğnî
İstediğini zengin eden, tatmin eden.

اَلْمَانِعُ
el-Mâni’
Dilemediği şeyin gerçekleşmesine müsaade etmeyen, kötü şeylere mâni olan.

اَلضَّآرُّ
ed-Dârr
Elem ve zarar verici şeyleri yaratan.

اَلنَّافِعُ
en-Nâfi’
Hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan, fayda veren.

اَلنُّورُ
en-Nûr
Âlemleri nurlandıran; istediği sîmalara, zihinlere ve gönüllere nûr bahşeden, nûr kaynağı.

اَلْهَاد۪ى
el-Hâdî
Hidâyeti yaratan, yol gösteren, murada erdiren.

اَلْبَد۪يعُ
el-Bedî‘
Örneksiz, misalsiz, acîb ve hayret verici âlemler îcad eden. Zâtında, sıfatında, fiillerinde, emsâli görülmemiş olan.

اَلْبَاق۪ي
el-Bâkî
Varlığı devamlı olan, sonu olmayan.

اَلْوَارِثُ
el-Vâris
Servetlerin geçici sâhipleri elleri boş olarak yokluğa döndükleri zaman servetlerin hakikî sâhibi olan.

اَلرَّش۪يدُ
er-Reşîd
Bütün işleri ezelî takdîrine göre yürütüp, bir nizam ve hikmet üzere âkıbetine ulaştıran; her şeyi yerli yerine koyan, en doğru şekilde nizâm veren.

اَلصَّبُورُ
es-Sabûr
Çok sabırlı.

Enbiyâ Sûresi 1-112 Ayet Tefsiri – İhsan Şenocak

Kur'an-ı Kerim Enbiyâ Sûresi Tefsiri İhsan Şenocak

Enbiyâ Sûresi 1-112 Ayet Muhtasar Tefsiri – İhsan Şenocak

Muhterem kardeşlerim, Enbiyâ Sûresi’ndeyiz. Sûre, Mekke-i Mükerreme’de nazil oluyor. Peygamberlerden, onların hayatlarından, imam esaslarından, onların Allah Azze ve Celle yolunda verdiği mücadeleden bahsediyor.

Mekke-i Mükerreme’de, Sahabe-i Kiram’a, Radıyallâhu Anh Hazarâtına, Efendimiz Aleyhisselam’a teselli olan ayet bunlar. Yani Kur’an-ı Kerim Resulullah Aleyhisselam için teselli, ümmet için teselli, bugün muzdaripler için teselli.

Bir anne düşünün evini kaybetmiş, yerini, yurdunu, her şeyini yitirmiş dünyalık olarak. Bu kadın bir çadırda duruyorsa, bu nasıl ayakta kalır, nasıl hayat mücadelesini verebilir? İmanla. Eğer Batı’da onun ayarında olan birileri, intihar ediyor da İslâm coğrafyasında aynı şekilde bir kadın ayakta duruyorsa bunun tesellisi Kur’an-ı Kerim’dir. O’nunla ayakta duruyor, O ayet-i kerimeler ona cennet var diyor. Allah Teâlâ’nın cemali var diyor. Evet burada belalar, burada musibetler, burada sıkıntılar var. Ama biraz sonra öleceksin, başka bir alem, başka bir dünyaya Allah Azze ve Celle seni alacak diyor.

Mekke-i Mükerreme’de nazil olan bu ayet-i kerimeler, Peygamberler onların mücadelesi, onların hayatları o çerçevede Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabını alıyor, cennetlere götürüyor. Alıyor dünyadan, Mekke’nin şartlarından, başka bir aleme taşıyor. Sûre’yi bu atmosferde anlamalı, böyle idrak etmeli.

Dr. İhsan Şenocak Hoca Efendi

Enbiyâ Sûresi 1-72 Ayet Muhtasar Tefsiri

__

Enbiyâ Sûresi 72-112 Ayet Muhtasar Tefsiri

__

Kaynak:
Kur’an-ı Kerim’in Gölgesinde Ramazan-ı Şerif – İhsan ŞENOCAK (9) (10 Nisan 2022)
Kur’an-ı Kerim’in Gölgesinde Ramazan-ı Şerif – İhsan ŞENOCAK (10) (11 Nisan 2022)
Youtube Resmi Kanal: İhsan Şenocak

Ehl-i Sünnet Nedir? Kime Ehl-i Sünnet Denir?

Ehl-i Sünnet Nedir?

Ehl-i sünnet ve’l-cemaat, sünnet ve cemaat ehli demektir.

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş:

“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden sadece bir fırkası kurtulacak, diğerleri Cehenneme gidecektir.”

Bunun üzerine Ashab sormuş:

“Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?”

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle cevap vermiş:

“Benim ve Ashâbımın gittiği yolda gidenler.”

(Tirmizi, İman, 18; İbnu Mace, Fiten, 17)

“Benim” ifadesi Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetini, Sahâbe ise cemaati temsil etmektedir.

Yani Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetine tâbi olanlara ehl-i sünnet; onun sahâbîlerini âdil kabul ederek onların din hususundaki metodunu takip edenlere de ehl-i cemaat, ikisine birlikte “ehl-i sünnet ve’l-cemaat” denilmiştir. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in zamanındaki Sahâbenin inancı cemaat inancıdır. “Ehl-i sünnet ve’l-cemaat” buradan gelmiştir.

Allah Teâla (Celle Celâlühü) Bakara suresinde şöyle buyuruyor:

Bakara 137

Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

(el-Bakara, 137)

Buradaki “sizin iman ettiğiniz gibi” ifadesi Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Sahâbesi kastedilmektedir. Yani “ehl-i sünnet ve’l-cemaat” yolunda olanların doğru yolu bulmuş olduğu belirtilmektedir.

Yine Kur’ân-ı Kerîm’de:

“…Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin…”

HAŞR SÛRESİ (59/7)

“Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”

AHZÂB SÛRESİ (33/21)

meallerindeki âyetlerde buyrulduğu gibi, Allah Teâlâ (Celle Celâlühü), hayatın bütün dallarında, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetine uymayı emretmiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın sünnetine uymak, İslâmiyet’i daha doğru anlamanın ve daha doğru yaşamanın yegâne yoludur.

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”

(Muvatta’, Kader, 3.)

Duaya Nasıl Başlanır? Duaya Başlarken Ne Söylenir?

Duaya Nasıl Başlanır?

Duaya nasıl başlanır?
Duaya önce Allâh-u Teâlâ’ya hamd ve sena, sonra Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e salat ve selamla başlamak sünnettir.

Elhamdülillahi Rabbil’Âlemîn. Vessalâtü Vesselâmü Alâ Resûlinâ Muhammedin ve Âlihî ve Sahbihî Ecma’în.

Okunuşu: Elhamdülillahi Rabbil Âlemîn. Vessalâtü Vesselâmü Alâ Resûlinâ Muhammedin ve Âlihî ve Sahbihî Ecma’în.

Anlamı: Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun. Salat-u Selam Hz. Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’e, onun âline (soyuna, soyu olan Ehl-i Beyt’ine) ve onun bütün sahabelerinin üzerine olsun.

Duaya Başlarken Hamd ve Salavat Nasıl Söylenir?
Elhamdülillahi Rabbil’Âlemîn. Vessalâtü Vesselâmü Alâ Resûlinâ Muhammedin ve Âlihî ve Sahbihî Ecma’în.

dedikten sonra duaya geçiyoruz, Rabbimizden ne istiyorsak onu istiyoruz.

Şu kısa şekilde de söylenebilir;
Namazdan çıktıktan sonra duaya başlamadan önce;
“Elhamdülillahi Rabbil Âlemîn. Essalâtü vesselâmü aleyke Yâ Rasulullah” denir. Sonra dua yapılır.

Anlamı: Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm senin üzerine olsun, Ey Allah’ın Rasûlü!

Abdullah İbn Mesut (Radıyallâhu Anhuma) anlatıyor:

Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Hazreti Ebu Bekir ve Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anhuma) ile birlikte otururken ben namaz kılıyordum. (Namazı bitirip) oturunca Allâh-u Teâlâ’ya senaya başladım. Sonra Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’e salat ederek devam ettim. Sonra da kendim için dua ettim.

Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular:

İste, istediğin verilir! İste, istediğin verilir!¹

Fadâle İbnu Ubeyd (Radıyallâhu Anh) anlatıyor:

Rasûlüllâh (Aleyhissalâtu Vesselâm) dua eden bir adamın, dua sırasında Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm)’e salat ve selam okumadığını görmüştü. Hemen:

Bu kimse acele etti.

buyurdu. Sonra adamı çağırıp:

Biriniz dua ederken, Allahu Teâlâ’ya hamd u senâ ederek başlasın, sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’e salât okusun, sonra da dilediğini istesin.

buyurdu.²

Kaynaklar:
1- Sünenu’t-Tirmizi, Ebvabu’s-sefer:416, no:593
2- Tirmizî, Daavat 66,(3473, 3475); Ebû Dâvud, Salât 358, (1481); Nesâî, Sehv 48, (3, 44)

Duaya başlarken söylenecek hamd ve sena, salat ve selam, duaya başlama duası, duaya başlamadan önce okunacak dua, nasıl dua edilir, duaya başlarken ne söylenir konuları ele alınmıştır.

Dertten Sıkıntıdan Kurtulma Hastalıktan Şifa Bulma Duası

Sıkıntıdan Kurtulma Şifa Bulma Duası

Allâhu hû Melikün Semîun Kâdirun Kerîm. Halîmun Latîfun Alîmun Muînun Sâdik.

Her kim dünya ve ahiret işlerinden bir şey diler de bu İsm-i A‘zam ile o dilediği şeyin adını söyleyerek 111 kere zikrederse o iş 24 saat içerisinde meydana gelir. 111 kere zikri söylüyorsun, her bir zikir sonunda isteğini söylüyorsun. Yani zikri yapıyorsun peşinden “Ya Rabbi başımın ağrısını geçir” diyorsun.

11 ismi şerif, en sıkışık zamanda 11 kere okuduğun anda da Allah’ın izni ile hasıl olur. Ama alâsı 111 keredir.

Cübbeli Ahmet Hoca Efendi

Herhangi bir konuda yaşadığınız sıkıntıdan, derdinizden kurtulmak için veya hastalığınıza şifa bulmak için, çok istediğiniz bir şey için 24 saat içerisinde kabul olan İsm-i A‘zam duası.

Öncelikle abdest alınır ve 2 rekat hacet namazı kılınır.

Niyet ettim Allah rızası için Hacet namazı kılmaya denilir.

2 Rekat Hacet Namazı Kılınışı

1.Rekat
Subhaneke
Fatiha
Kâfirun

sûreleri okunur.

2.Rekat
Fatiha
İhlas
Oturuşta
Ettahiyatu
Salli-Barik
Rabbena Atina ve Rabbenağfirli

okunur ve selam verilir.

Selam sonrası;
Bir zikir, bir dua yapılır. Her zikir sonrası aynı dua yapılacak.

111 kere aynı zikir, 111 kere aynı dua söylenir

Her defasında sırası ile;

1 kere:

Allâhu hû Melikün Semîun Kâdirun Kerîm. Halîmun Latîfun Alîmun Muînun Sâdik.

denir.

Peşinden 1 kere:
İstediğiniz dua (Allahım şu hastalığıma şifa ver gibi).

Bu şekilde peş peşe 111 defa zikir ve dua söylenir.

Çok acil durumlarda 111 yerine 11 defa zikir yapılabilir.

Zikrin Okunuşunu Dinlemek İçin Buraya Tıklayınız:


Okuyan: Cübbeli Ahmet Hoca

sıkıntıdan kurtulmak için zikir, hastalıktan şifa bulmak için okunacak dua, dertten sıkıntıdan kurtulma duası, 24 saat içinde kabul olan dua, nasıl dua edilir

Deniz Köpüğü Kadar Bile Çok Olan Günahların Silindiği Zikir

Subhânallâhi ve bi-Hamdihî

Hz. Ebu Hureyre (Radıyallâhu Anh) anlatıyor:

“Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki:

“Her kim günde yüz defa:

“Subhânallâhi ve bi-Hamdihî”

derse o kimsenin günahları deniz köpüğü kadar çok da olsa düşürülür.”

(Buharî, Kitabu’d-dea’vati:65)

Günde 100 defa:
Subhânallâhi ve bi-Hamdihî
Subhânallâhi ve bi-Hamdihî

Subhânallâhi ve bi-Hamdihî Anlamı:
Allâh-u Teâlâ’yı O’na hamd ederek tesbih ederim.

Çin Amerikan İsrail Malı Almak Caiz Mi?

Çin Amerikan İsrail Malı Almak Caiz Mi?

Müslümanla savaşmayan gayrimüslim devletlerin malı alınıp, satılıp, kullanılabilir. Böyle birisi ile Müslüman ortak da olabilir(haram mal/hizmet olmadıkça).

Ama eğer Müslümanlarla savaş halinde bir devlet ise; Amerika (ABD) gibi, Çin gibi, İsrail gibi;

(Mümtehine Suresi 9. Ayet)

Müslümanlarla savaş halinde olanlarla Allah Teâlâ, ekonomik ilişkiler dahil her alandaki ilişkileri kesmeyi emrediyor, telkin ediyor. Allah Teâlâ’nın bir emridir, talimatıdır.

Zaruret ölçüsü nedir?

Örneğin birisi ameliyat oldu, ona bir cihaz takacaklar, platin vs. ve bu cihaz Türkiye’de üretilmiyor, fakat orada üretiliyor, o zaman alabilirler. Onun dışında bir bardak İsrail’de 5 TL, Çin’de 5 TL, Türkiye’de 7 TL ise Müslüman 2 TL fazla verip yerli olanı almalı.

Dr. İhsan Şenocak Hoca Efendi

Kaynak: 15 Haziran 2021 İsrail Malı Kullanmanın Hükmü? | İhsan Şenocak
Youtube Resmi Kanal: İhsanŞenocakİfam

Çin malı almak caiz mi, Amerikan malı almak günah mı, İsrail malı almak caiz mi, ABD malı almak caizmi

Boş Eve Girerken Nasıl Selam Verilir?

Boş Eve Girerken Nasıl Selam Verilir?

Allah Teâlâ buyuruyor ki;

“…Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin.”

(Nûr Sûresi, 61)

Kendimize Nasıl Selâm Veririz?

es-Selâmü aleynâ ve alâ i’bâdillâhi’s-sâlihîn

Anlamı:

Selâm bize ve Allâh’ın sâlih kulları üzerine olsun!

Boş bir eve girdiğimizde böyle selam verilir.

Kuran-ı Mecid ve Tefsirli Meâl’i Alisi Nûr Sûresi, 61:

…Allâh tarafından (vaad edilen büyük sevaplarla) bereketlenmiş (ve duyanın gönlünü) pek hoş (eden, hayırlı ve uzun) bir sağlık dileğiyle (din ve soy bakımından) kendileriniz (yerinde sayılan kimseler)e selâm verin / (girdiğiniz yerler boş veya mescit gibi yerlerse: “Selâm bize ve Allâh’ın sâlih kulları üzerine olsun!” anlamına gelen: “es-Selâmü aleynâ ve alâ i’bâdillâhi’s-sâlihîn” sözünü söyleyerek) kendi nefislerinize selâm verin/! İşte Allâh (bu üstün ahkâmı ihtivâ eden) âyetleri böylece (misli görülmemiş bir açıklamayla) sizin için beyan etmektedir. Tâ ki siz (açıklanan hükümleri iyice) anlayasınız (da gereğiyle amel ederek iki cihan saâdetini kazanasınız)!

Boş bir yere (odaya/eve) girilirken “es-Selâmü aleynâ ve alâ i’bâdillâhi’s-sâlihîn” diyerek selâm verilir.

Borçtan Kurtulma ve Helal Rızık Duası

Borçtan Kurtulma ve Helal Rızık Duası

Bir mükâteb* Ali Radıyallahu Anh’a gelerek şöyle dedi:

Borcumu ödeyecek gücüm yok, bana yardım et.

Ali Radıyallahu Anh şöyle cevap verdi:

Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in bana öğrettiği duayı ben de sana öğreteyim mi? Bunu okumaya devam ettiğin takdirde üzerinde dağ gibi borç olsa bile Allah Teâlâ onu ödemene yardım eder. Şöyle dua et:

Zenginlik ve Helal Rızık Duası

(Tirmizî, Daavât 111)

Okunuşu:

“Allâhümmekfinî bihelâlike an harâmik ve ağninî bifazlike ammen sivâk.”

Anlamı:

“Allahım, bana helâl rızık nasip ederek haramlardan koru. Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme”

* Mükâteb, henüz köle olan ancak esir tutan kişinin belirlediği parayı ona ödemek şartıyla hürriyetine kavuşabilen kişidir.