Bolluk, Bereket, Rızık ve Zenginlik Duası – Cübbeli Ahmet Hoca

Bolluk, Bereket, Rızık ve Zenginlik Duası

Rızık bolluğu için denedim, çok bereket buldum, size de tavsiye ediyorum.

Sabah namazının sünnetini kıldın. Ardından Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ruhuna bir Fatiha okuyorsun. Sadece Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ruhuna, başka katmıyorsun, anne babanı katmıyorsun.

Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ruhuna El-Fatiha dedikten sonra, bir Fatiha okuyup, ondan sonra bu duayı okuyorsun:

Bolluk Bereket Rızık ve Zenginlik Duası

“Yâ Allâhu, Yâ Hayyu, Yâ Kayyûmu, Yâ Vâhidu, Yâ Ehadu, Yâ Vâcidu, Yâ Cevâdu, Yâ Kerîm. İnfahnî minke bi nefhati hayr, inneke alâ külli şey in Kadîr.”

Cübbeli Ahmet Hoca Efendi

Kaynak:
Youtube Resmi Kanal: Cübbeli Ahmet Hoca
Rızık Bolluğu İçin Denedim, Çok Bereket Buldum, Size de Tavsiye Ediyorum – 26 Tem 2017

Lâlegül Dergisi, Temmuz 2017 (Rızık Bolluğu İçin Okunması Tecrübe Edilmiş İsm-i Şerîfler)
Lâlegül Dergisi satın almak için bu adresi ziyaret edebilirsiniz:
lalegul.net

Tîcânî meşâyihından Seyyid Muhammed Ekensûs Hazretleri bir mektubunda ihvânına bulunduğu vasiyet.
(Muhammed er-Râdî el-Idrîsî el-Hasenî, Tercemetü maʻlemeti me’âlimi Sûs, 1/314)

Bitcoin Haram Mı? Kripto Sanal Para Yatırmak Caiz Mi?

Sanal Paraların Alınıp Satılması Caiz Mi?

Soru:

Bitcoin vb. sanal paraların alınıp satılması caiz midir?

Cevap:

Esasında para bir mal değildir. Yani mal hükmü vardır ama değişim aracıdır. Çok önceleri insanlar buğday üretiyorlar, parayı henüz icat etmemişlerdi. Gidiyor buğdayı veriyor, karşılığında incir alıyordu. Yani kendi ürettiği malı veriyor, ne almak istiyorsa onu alıyordu. Bu da insanların ticaretini, alışverişini zorlaştırıyor. Yanında mal getireceksin, onu satacaksın, karşılığında mal alacaksın. Sonra altını, gümüşü para olarak insanlar kullanıyorlar. Altın gümüş hilkatte(yaradılışta) para. Uzun yıllar altın gümüş devam etti. Sonra fülüsler yapıldı. Hatta yakın zamana kadar (70’lere kadar) kağıt paralar altın paraya oranla devletler o kadar kağıt para basabildiler. Daha öncesinde ise bu kağıt paralar Evrak-ı Nakdiye demiş olduğumuz bankaya paraya yatırıyordu insanlar, banka ona bir kağıt veriyordu, burada bu kadar paran var diye. Sonra bunlar altının gümüşün yerini aldı, onları para olarak kullanmaya başladılar. Peki bu parayı kim basıyordu? Devlet basıyordu. Arkasında devlet var, yani devletin o finansal gücü var, onu muhafaza ediyordu.

Peki şimdi işte bu sanal paraların arkasında bir devlet yok, uydurma bir para bu. Yani bir anda sizin yatırdığınız şu kadar bir hesabınız var, şu kadar adınıza bir para işlem görüyor. Bir anda hepsini kaybedebilirsiniz. O zaman burada zarar var, burada kumar var, burada aldatma var. İslam bu şekilde bir alışverişe müsaade etmez.

Sonra bu şekilde bir işlem piyasayı durdurur. İmam-ı Gazali Hazretleri buyuruyor ki; İslamiyet niçin faizi haram kılmıştır? Bir adam 10 lirası var, 10 lirayı faize yatırınca oradan 12 lira, 2 lira faizden kazanacak. Bunu biliyor. Hiç yorulmadan, terlemeden 2 lira kazanacak. Ne yapar? İmanı yoksa o parayı faize yatıracak. Çünkü adam çalıştırmayacak, iş kurmayacak, iş kuruyorsunuz riski var, üretiyorsunuz vs. Acaba pazar bulabilecek misiniz, arz talep nasıl olacak? Bütün bu riskler, hepsi sizi bekliyor. Ama faizli bir adam için bunlar yok. Yatırıyor 10 lira, alıyor 12 lira. Peki bütün insanlar, buraya yönelince ne olacak? O zaman iş alanlarında bir daralma olacak, istihdam olmayacak, üretim olmayacak. Yani üreteceksiniz ki, insanlar da bunu tüketecekler. Ama bir tarafta faiz varsa, yorulmadan insanlar para kazanıyorsa bunu tercih edecekler. Onun için İslamiyet faizi haram kılmıştır. Allah ile ve Resulü ile savaşmak olarak onu değerlendirmiştir (Bakara-279).

Peki orada haksız yere insanların kazancını almak var, sömürmek var. Burada da aynı durum var. Bitcoin vs. sanal paralar hepsi bu bapta değerlendirilir. Mevcut halleriyle bir Müslümanın onunla işlem yapması haramdır, caiz değildir.

Yani esasında para bir değişim aracıdır zaten. Onun üzerinden para kazanırsanız hayatı kilitlersiniz, üretim olmaz, yatırım olmaz.

Küresel güçler, faizle, bu tür paralarla insanları rahat sömürüyorlar. Kendi ülkelerini kalkındırmışlar. Şimdi alem-i İslam uyanmasın, sanayi kuruluşları olmasın, teknoloji ve hamlelerini yapamasınlar, parayı belli yerlerde toparlayalım, onları kendi gücümüz tasarrufumuz dairesinde kullanalım, onun yolu yöntemlerinden birisi bu.

Dr. İhsan Şenocak Hoca Efendi

Kaynak: Bitcoin | İhsan Şenocak (13 Ocak 2021)
Youtube Resmi Kanal: İhsan Şenocak

bitcoin haram mı, sanal para caiz mi, ethereum haram mı, kripto para kullanmak haram mı, bitcoin almak caiz mi

Belaya Uğrayanı Görünce Okunacak Dua

Belaya Uğrayanı Görünce Okunacak Dua

Hz. Ömer ve Hz. Ebû Hüreyre (Radıyallâhu Anhümâ) anlatıyorlar:

“Resulullah (Aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
“Kim bir belaya uğrayanı görünce şu duayı okursa:

Belayı def eden dua
“Elhamdülillâhillezî âfânî mimmebtelâke bihî ve faddalenî alâ kesîrim-mimmen haleka tefdîlâ”

Artık yaşadığı müddetçe, bu bela ne olursa olsun ona mâruz kalmaktan muaf kılınır.”

(Tirmizi, Da’avât 38, (3427, 3428); İbnu Mâce, Dua 22, (3892))

Manası: “Seni imtihan ettiği şeyde bana âfiyet veren ve birçok yarattığından beni üstün kılan Allah’a hamd olsun!”

Mesela hasta oldu adam yürüyemiyor, kalkamıyor, felç olmuş, dengesiz, dengesini sağlayamıyor, konuşamıyor, gözü görmüyor, kulağı işitmiyor, böyle başına bir hastalık gelmiş veya iflas etti adam, zarar ediyor adam, kazanamıyor, hem bedeninde hem malında böyle bir iptilaya uğramış bir adam gördüğünüzde ve sizde de bunlar yoksa; sakatlığınız yok, malınızda bir zararınız yok, hemen yine Allah’a bağlanın.

Tabii burada hassas bir nokta var. Bir adama “Allah sana verdiği(belayı, musibeti) bana vermedi” derseniz adamın kalbi kırılır. Bu, insanın Cenâb-ı Hakka kendindeki nimete karşı şükür etmesi gerektiğini anlatan bir hadis. Bu iyiliğin, nimetin, sağlığın, malın, mülkün, makamın Allah’tan geldiğini her durumda hatırlaması gerektiğini, buna şükretmesi gerektiğini anlatan bir hadis. Ama böyle hasta bir adama “sendeki hastalığı Allah bana vermedi” dedin mi adamın kalbi kırılır. Bunu da düşüneceksin diyor, bu senin açından böyle. Adamın kalbi kırılacaksa gene Allah’a hamd edersin ama bunu adamın suratına söylemezsin.

Usul, kendindeki nimeti görmezlikten gelmemek için karşında böyle senden daha düşük, her yönden mal, mülk, makam, beden açısından gördün mü Allah’a şükür duygularını her zaman duyman, unutmaman gerektiği içindir.

Prof. Dr. Cevat Akşit Hoca Efendi
Süleymaniye Dersleri, Süleymaniye Camii

Hangi hastayı gördün, kötürüm veya kör veya çocuğu olmayanı gördün okudun veya arabası çalınanı gördün okudun, hangi musibetliyi gördün okudun, ölünceye kadar onun başına gelenin senin başına gelmeyeceğini Resulullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) söz veriyor. Hadis sahihtir, Tirmizi’de geçiyor. Bir (akciğer) kanserli yanında ona işittirmeden içinden bunu okursan yaşadığın müddetçe akciğer kanseri olmayacaksın.

Cübbeli Ahmet Hoca Efendi
Şifâ-i Şerif Sohbeti, 2010

belaya uğrayan kişi gördüğünde okunacak dua, belaya uğramış kişiyi görünce okunacak dua, belaya uğramış kimseyi görünce okunacak dua, belaya uğrayanı görünce okunacak dua arapça

Az Miktar Kanlı Çamaşır Namaza Engel Midir?

Az Miktar Kanlı Çamaşır İle Namaz Kılınır Mı?

Soru:

Bir kişinin üzerinde ufak bir kan lekesi olsa namaza engel olur mu?

Cevap:

Necâset, galîza ve hafîfe olarak iki türlüdür. Kan, necaset-î galîzadır. Muafiyet kapsamında olanı dirhem miktarı kadardır. Bu sıvı olan necasette avuç ayası kadar olması, katı olanda ise iki üç grama ulaşmasıdır. Bahse konu olan kan ise muafiyet kapsamında değerlendirilir. Namaza engel değildir. Ancak kişinin bilerek bu şekilde namaz kılması uygun değildir. Onu yıkasın, temizlesin, o şekilde namazını kılsın. Ama velev ki olsa da namazına engel olur mu, elcevap olmaz.

Fatih Kalender Hoca Efendi

Kaynak: 26 Ocak 2022 – Fatih Kalender Hocaefendi İle İlm-i Hâl
Youtube Resmi Kanal: Lâlegül Medya

Aşûre Günü Ne Oldu? Âşûrâ Günü Oruç Tutulur Mu? Aşûre Gününün Önemi

Aşûre Günü Ne Oldu? Âşûrâ  Günü Oruç Tutulur Mu? Aşûre Gününün Önemi

Âşûrâ Günü Oruç Tutulur Mu?
Ebu Katade anlatıyor: Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

… Arefe günü tutulan orucun bir sene önce ve bir sonraki günahlara kefaret olacağını Allah’tan ümit ediyorum. Aşure günü orucunun da bir sene önceki günahlara kefaret olacağını Allah’tan ümit ediyorum.¹

Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Medîne’ye geldiği zaman Yahudilerin Âşûre günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu. Cevap olarak şöyle dediler:

Bugün, iyi bir gündür. Allah, İsrailoğullarını Firavun’un zulmünden bugün kurtarmıştır. Musa (Aleyhisselam) Allah’a şükür için bu günde oruç tutmuştur. Biz de tutarız.

dediler.

Bunun üzerine Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem):

Biz Musa’nın sünnetine sizden daha yakınız.

dedi ve o gün oruç tuttu ve ashabına da tutmalarını emir buyurdu.²

Ramazan orucu farz kılınınca Hz. Peygamber (Aleyhissalatu Vesselam), isteyenlerin Aşura orucu tutup, isteyenlerin tutmayabileceğini belirtmiştir³.

Hz. Aişe validemizden nakledilen şu hadiste, Allah Resûlü’nün Mekke döneminde de Aşûre orucu tuttuğu anlaşılır.

Cahiliye devrinde Kureyş, Âşûre gününde oruç tutardı. Hicretten önce Hz. Peygamber de aşûre orucu tutardı. Medine’ye hicret ettikten sonra bu oruca devam etti. Ashabına da tutmalarını emretti. Ertesi yıl, Ramazan orucu farz kılınınca, Aşûre günü orucunu bıraktı, isteyen bu orucu tuttu, dileyen de bıraktı.⁴

Ahmed b. Hanbe’in İbn Abbas’tan naklettiğine göre, Resulullah (Aleyhissalatu Vesselam) şöyle buyurdu:

Aşure günü orucunu tutun, fakat -Aşure gününden bir gün önce veya bir gün sonra da (9-10. veya 10-11. günü) oruç tutmak suretiyle- Yahudilere muhalefet edin.⁵

Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem):

Ramazan ayından sonra oruç için en faziletli ay Muharrem ayıdır.

diye buyurmuştur.⁶

Âşûrâ Günü İmkân Dâhilinde Gerçekleştirilebilecek Güzel Ameller:

  • Tevbe ve istiğfarda bulunmak
  • 5 vakit farz namaz dışında nâfile namaz kılmak
  • Oruç tutmak
  • Sıla-i rahim (akrabayı arayıp sormak)
  • Sadaka vermek
  • (Boy abdesti) Gusül (almak)
  • Sürme çekmek
  • Bir âlimi ziyâret etmek
  • Bir hastayı ziyaret etmek
  • Yetim başı sıvazlamak
  • Çoluk çocuğa bolluk yapmak
  • İhtiyaç sahiplerini yedirip içirmek
  • Tırnak kesmek
  • Bir Mü’mini iftar ettirmek
  • Bin kere İhlâs Sûresi okumak
  • Yolunu kaybetmiş bir kimseye yol gösterip yardımcı olmak
  • İnsani ilişkilerde daha özenli ve dikkatli olmak
  • Sinirine hâkim olmak
  • Mü’minlere eziyet veren şeyleri izâle konusunda daha çok çaba sarf etmek
  • En az on mü’minle selâmlaşmak ve güleryüzle musâfaha etmek
  • Küskün mü’minlerin arasını sulh etmek
  • Eğer var ise cenâzeye iştirâk etmek
  • Âhirete intikal etmiş yakınlarımıza ve bütün Mü’minlere duâ etmek
  • Hububatları cem eden (Âşûrâ çorbası gibi) bir ikrâmda bulunmak.⁷

Aşûre Günü Ne Oldu?

Bütün kardeşlerimizin 10 Muharrem Aşûre günü mübârek olsun.

10 Muharrem (Aşûre) günü, içerisinde büyük tecellîlerin yaşandığı bir gündür:

Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-ʼın tevbesi bu günde kabul edilmiştir. Demek ki bugün “tevbe-istiğfar” günüdür.

Hazret-i Nûh -aleyhisselâm-ʼın tufandan kurtulup, gemisinin selâmete erdiği gündür. Demek ki bugün Nûh -aleyhisselâm-ʼın 950 sene süren çilelerle dolu tebliğ hayatındaki “sabır ve sebât”ını tefekkür günüdür.

Hazret-i İbrahim -aleyhisselâm-ʼın Nemrut’un ateşine atılıp Cenâb-ı Hakk’ın lûtfuyla kurtarıldığı gündür. Demek ki bugün Hakkʼa dostluk yolunda karşılaştığımız ilâhî imtihanlardaki hâlimizi muhâsebe etme günüdür.

Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm-ʼın Firavun’un zulmünden, Hazret-i Yusuf -aleyhisselâm-’ın zindandan kurtulduğu gündür. Demek ki bugün, büyük saâdetlerin, büyük çilelerden sonra geldiğini idrâk etme günüdür.

Hazret-i Eyyûb -aleyhisselâm-ʼın hastalık ve iptilâlardan kurtulduğu gündür. Demek ki bugün, ilâhî imtihan tecellîleri karşısındaki “sabır, rızâ ve şükür” hâlimizi gözden geçirme günüdür.

Ayrıca bugün, İslâm tarihinin gördüğü en acı felâketlerden biri olan, Peygamber Efendimizʼin aziz torunu Hazret-i Hüseyin -radıyallâhu anh-ʼın hunharca katledildiği gündür. Diğer bir ifâdeyle İslâmʼın bağrına fitne hançerinin vurulduğu bir gündür.

O menfur cinayete, hangi mezhepten olursa olsun her müslümanın yüreği feryat hâlindedir.

Bu hususta ümmet-i Muhammed’in birlik ve beraberliğini zedeleyecek tarzda kuru çekişmelere girmek, en başta o azîz şehidlerin mübârek rûhlarını incitecek hareketlerdir. Şunu da unutmamak gerekir ki o tarihte Müslümanlar arasında Şialık ve Sünnîlik gibi bir ayrılık yoktu. Dolayısıyla bugün; “Mü’minler ancak kardeştirler!..” (el-Hucurât, 10) hükmü etrafında, bir ve beraber olma günüdür…⁸

Kaynaklar:
1: Müslim, Sıyam, 196
2: Buhârî, Savm, 69; Tecrîd-i Sarih, VI, 308, 309
3: Buhari, Savm, 69; Müslim, Sıyam, 113-126
4: Buhârî, Savm, 69; Tecrîd-i Sarîh, VI, 307, 308
5: İbn Hacer, 4/245
6: Müslim, Sıyam, 202-203
7: Âşûrâ Gününün Duâları, Zikirleri ve Fazîletli Amelleri, İsmailağa, 1 Eylül 2014
8: Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi, Günün Mesajı, 08 Ağustos 2022 – osmannuritopbas.com/08-agustos-2022.html

Aşı Olmamak Kul Hakkına Girer Mi?

Aşı Olmamak Kul Hakkına Girer Mi?

Soru:

Covid aşısı olmamak kul hakkına girer mi?

Cevap:

Euzu billahi mineşşeytanirracim bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillah Vessalatü Vesselamü ala Rasûlillah Sallâllâhu Te’âlâ Aleyhi ve Sellem ve ba’d.

Bu ve emsal konular hakkında fıkhi yorum yapabilmek, fıkhi anlmada bir analiz ortaya sunabilmemiz için öncelikli olarak bunun tam anlamıyla bir mahiyetiyle ehlinden bu konuda ehil olan liyakat sahibi olan kişilerden öğrenmemiz, bilmemiz gerekir.

Bahse konu olan mesele tıp alanına taalluk ediyor, tıpla irtibatlı olunan bir mesele. Dolayısıyla oradan gelecek olan bilgiler, fıkıhla iştigal eden hoca efendinin vereceği cevaplarla şekillenmesine sebebiyet verecektir.

Şimdi bir şeyin kul hakkı olabilmesi, her şeyden önce bir gayra yani yabancı birine, dışarıda olan birine bir zararı gerekli kılacak bir zararı o kişiye taşıyacak ve kişi de bunu bilinçli bir şekilde yapması durumudur.

Peki aşının mahiyeti nedir? Aşı insana ne sağlıyor? Bununla alakalı baktığımız zaman her ne kadar bazı tartışmalar olsa da bu konuda ehil olan kişiler açısından ama genelde şu noktada ittifak ediliyor ki; insan bu aşı vesilesiyle bağışıklık sistemi kuvvet kazanıyor, o virüse karşı bir alışkanlık kazanıyor. Dolayısıyla eğer bir yerden bir bulaş söz konusu olup da ona ulaşacak olsa bu virüs, onun vücudunu bünyesini zafiyete uğratamıyor, çünkü daha öncesinden tabiri caizse vücudu antrenmanlı olduğu için o mikropla savaşabilmeyi kabiliyeti kendisinde var olduğu için o kişiye zarar vermiyor. Aslında bu mantık bütün aşılar için geçerli olan bir mantık. Yani kişinin o virüse karşı bağışıklık sistemini kuvvetlendirmesi.

Peki bulaşa engel oluyor mu? Yani senden bir başkasına bulaşmasına engel oluyor mu? Bu noktada farklı, çelişkili ifadelerin olduğunu görmekteyiz. Bir çoğunluk diyor ki, evet bünyeye bu virüs geldiği zaman aşılı olmak kişinin bağışıklığını kuvvetlendirdiği için virüsü imha ediyor, yok ediyor. Dolayısıyla bulaşa da bir şekilde engel olmuş oluyor. Bazıları diyor ki, yok vücut onunla başa çıkabiliyor ama bulaşa engel olmuyor, hatta ve hatta ondan geçecek olan virüs daha mukavemetli olabilir de. Çünkü neticede bir kavga içinden gelmiştir tabiri caizse. O yüzden bulaşla bir alakalı değil. Bu bir tarafı.

Diğer bir tarafı bu aşının evet günümüz açısından sanki tek yol gibi gösteriliyor. Yani başka bir alternatifi yok, toplumsal bir bağışıklık sistemini elde edebilmek adına. Ama bunun zararının olmayacağı, ileride ne gibi bir zarar getireceği noktasında kimsenin bir teminat verme durumu da olmuyor.

Bütün bunları üst üstte koyduğumuz zaman, tabii olsun veya olmasın, yani bu konuda ne dersek hep taklidi yönüyle söyleyeceğiz. Tahkiki söyleyecek bir durumumuz yok, çünkü bu konuda gerçekten tahkik ehli değiliz. Hangi kesimi dinlersek o kesimin anlatımından tesirlenerek ona göre hareket edeceğiz.

Ama şu bir müsellem ki, bu bulaşa engel olma noktası söz konusu değilse, yani bununla böyle bir şey temin edilemiyorsa, bu konuda işte aşı olmayan bir kimse kul hakkına girdi demek doğru bir ifade değildir. Bunu söylemek hakikaten cüretkârlığı gerekli kılan bir fetva olur kul hakkı meselesi.

Ama şunu söyleyebiliriz; bir insan bu mikrobu kapmışsa, kendisinde böyle bir virüs varsa, bu insan kendisini toplumdan tecrit etmeyip de, kendini karantinaya almayıp da insanların yanına çıkarsa elbette bu kul hakkı olur. Çünkü ondan başkaları zarar görecektir. Veya bahse konu olan sosyal mesafe gibi, maske gibi veyahut da bazı hijyen kurallarına dikkat etmek gibi, bunlarda laubali davranıp da insanlara bulaştırma ihtimali varsa burada da hakeza kul hakkı söz konusu olacaktır.

Ama aşı için bunu söylemek hakikaten doğru bir şey değildir. Bu biraz da kişilerin kendi iradesine bırakılmalı, yani icbar edilmemeli(zorla yaptırılmamalı). Çünkü sonu hakikaten ne olduğu tam kestirilemeyen, çünkü birçok şeyler hakkında konuşulan bir mesele olduğu için, herkes kendince birilerini dinleyerek, birilerinin tahkikini irdeleyerek bir sonuca varmak istediğinden dolayı bu konuda işte İslam fıkhını da ön plana çıkartarak, insanların dini duyarlılığını da ön plana çıkartarak bu kul hakkıdır şudur veya budur şeklindeki ifadeler elbette hem ahlaki de değildir hem de fıkhi olarak da bir dayanağı söz konusu değildir.

Fatih Kalender Hoca Efendi

Kaynak: Aşı Olmamak Kul Hakkına Girer mi? – Fatih Kalender Hoca Efendi (8 Ekim 2021)
Youtube Resmi Kanal: İsmailağa NET

COVID-19 aşısı olmamak kul hakkına girer mi, covid aşısı olmama vebali var mıdır, aşı olmamak kul hakkı mıdır

Ankebût Sûresi 1-69 Ayet Tefsiri – İhsan Şenocak

Kur'an-ı Kerim Ankebût Sûresi Tefsiri İhsan Şenocak

Ankebût Sûresi 1-69 Ayet Muhtasar Tefsiri – İhsan Şenocak

Muhterem kardeşlerim, Ankebût Sûresi’ndeyiz. Ankebût Sûresi nerede nazil olmuştu, bununla ilgili farklı rivayetler var. Mekke-i Mükerreme’de nazil oldu görüşü var. İkinci görüş, tamamı Medine’de nazil oldu. Üçüncü mütalaa ise on ayet Mekke-i Mükerreme’de, geri kalan Medine’de (veya) on ayet Medine’de geri kalan Mekke’de nazil oldu diye bu şekilde de bir mütalaa var. Üç ayrı görüş var nerede nazil olduğu ile alakalı.

Sûre, Müslümanların başına gelen sıkıntılar, belalar, musibetler, onlara nasıl tahammül edecekler, onu anlatıyor. Allah Teâlâ, önceki ümmetlerden bahsedecek. Hz. Nuh Aleyhisselam’dan, Hz. İbrahim Aleyhisselam’dan, Salih Aleyhisselam’ın kavminden, Hud Aleyhisselam’ın kavminden. Fakat kardeşlerim, Kur’an-ı Kerim’e derin bir nazarla baktığımız zaman, kıssaların her sûrede eğer bir tekrarı varsa mutlaka arkasında bir hikmet var. Mesela burada şunu görüyoruz; Allah Teâlâ, enbiyanın hayatını hangi yönüyle anlatıyor, onlara yapılan işkenceler, ümmetlerine yapılan baskılar o cihetle anlatıyor.

Dr. İhsan Şenocak Hoca Efendi

Ankebût Sûresi 1-58 Ayet Muhtasar Tefsiri

__

Ankebût Sûresi 59-93 Ayet Muhtasar Tefsiri

__

Ankebût Sûresi 59-93 Ayet Muhtasar Tefsiri

__

Kaynak:
Kur’an-ı Kerim’in Gölgesinde Ramazan-ı Şerif – İhsan ŞENOCAK (27) (28 Nisan 2022)
Kur’an-ı Kerim’in Gölgesinde Ramazan-ı Şerif – İhsan ŞENOCAK (28) (29 Nisan 2022)
Kur’an-ı Kerim’in Gölgesinde Ramazan-ı Şerif – İhsan ŞENOCAK (29) (30 Nisan 2022)
Youtube Resmi Kanal: İhsan Şenocak

Allah’ın İsimlerini Ezberleme Uygulaması

Allah’ın İsimlerini Ezberleme Uygulaması
Esmâ-i Hüsnâ (En Güzel İsimler)

“En güzel isimler Allah’ındır. O hâlde O’na o güzel isimlerle dua edin…”

(A’râf Sûresi, 180)
Allah’ın İsimlerini Ezberlemenin Fazileti

“Allah’ın 99 ismi vardır. Kim bunları ezberlerse (iman eder, manalarını kavrayıp ezbere sayarsa) Cennete girer.”

(Muslim, 35, 6476)

Allah’ın İsimlerini Ezberlemenin Kolay Yolu
Bu uygulama, Yüce Allah’ın bütün isimlerini ezberleyebilmek için hazırlanmıştır. Doğru telaffuz önemlidir, ancak uygulamada isimleri yazarken noktalama işaretleri ve şapkalı harf kullanmadan da yazabilirsiniz. İsmi girdikten sonra doğru yazılış şekli ekranda gözükecektir. Amaç ne kadar ezberleyebildiğimizi görebilmek ve hatırlayamadıklarımızı da ezberleyebilmektir.

Bilinen Esmâ-i Hüsnâ sayısı: 0

Ezberlediklerim:

Hatırlayamadıklarım:

Allah Tarafından İnsanların Yeniden Diriltilmesi Nasıl Olacak?

Yeniden Diriliş Nasıl Olacak?

Kur’ân’da birçok ayet-i kerimede yeniden dirilişten bahsedilmektedir. İsrâfil’in sûra birinci üflemesiyle bütün kâinât yok olacaktır. Allah Teâlâ’nın gökyüzünden yağdıracağı hayat suyunun ardından İsrâfil sûra ikinci defa üfleyecek ve bütün insanlar, kuyruk sokumundaki küçücük bir kemikten (acbü’z-zeneb), bitkiler gibi yeniden diriltileceklerdir.

Sûra üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler. Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.” Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.

(YÂSÎN SÛRESİ, 51,52,53)

İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?” De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.” O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir. Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir. Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı yücedir! Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.

(YÂSÎN SÛRESİ, 77,78,79,80,81,82,83)

Ölü toprak yağmur ile nasıl dirilip yeşeriyorsa, insanların da bu şekilde dirileceğine dair Allah Teâlâ haber vermiştir;

O, gökten bir ölçüye göre yağmur indirendir. Biz onunla ölü araziyi canlandırdık. İşte siz de, böyle diriltileceksiniz.

(ZUHRUF SÛRESİ, 11)

Allah, rüzgârları gönderendir. Onlar da bulutları hareket ettirir. Biz de bulutları ölü bir toprağa sürer ve onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de böyledir.

(FÂTIR SÛRESİ, 9)

Bir başka âyette ise ölümden sonra dirilişi merak eden kimsenin mü’min biri olduğu anlaşılıyor. Bu konuda Üzeyr, Yeremya veya Hıdır isimleri zikredilir. Burada vurgulanan şey, Allah’ın diriltici kudretinin etkinliğini görmek, O’nun ölümden sonra dirilişi mutlaka gerçekleştireceğine inanmaktır;

Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: “Ne kadar (ölü) kaldın?” O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevap verdi. Allah, şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. (Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”

(BAKARA SÛRESİ, 259)

İnsan ne zaman ölmüş olursa olsun, kabirlerde geçirdiği süreyi tekrar dirildiğinde çok kısa olarak algılayacak;

Dediler ki: “Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduğumuz zaman mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?” De ki: “(şüphe mi var?) İster taş olun ister demir!” “Yahut aklınızca, diriltilmesi daha da imkânsız olan başka bir varlık olun, (yine de diriltileceksiniz.)” Diyecekler ki: “Peki bizi hayata tekrar kim döndürecek?” De ki: “Sizi ilk defa yaratan.” Bunun üzerine başlarını sana (alaylı bir tarzda) sallayacaklar ve “Ne zamanmış o?” diyecekler. De ki: “Yakın olsa gerek!” Allah’ın sizi (kabirlerinizden) çağıracağı, sizin de O’na hamd ederek emrine hemen uyacağınız ve (kabirlerinizde) pek az kaldığınızı sanacağınız günü hatırla!

(İSRÂ SÛRESİ, 49,50,51,52)

Hz. İbrahim, göklerin ve yerin ruhlar ve melekler âlemi, sırlarını görmüş bir peygamber olarak, ölülerin nasıl diriltildiğini de görmek ister ve bunun için Allah’a dua eder. Bu dua üzerine Cenab-ı Hak O’na dört kuş alıp bunları kendisine alıştırmasını, sonra her birini bir dağa bırakıp ardından çağırmasını söyler:

Hani bir zaman İbrâhîm: “Ey Rabbim! (İmanımın, ilimden ayâna yükselmesi için) bana göster ki, ölüleri nasıl dirilteceksin?” demişti. O (Allâh-u Te`âlâ da ona): “Yoksa sen (Benim yeniden diriltmeye Kâdir olduğuma) inanmadın mı?” buyurmuştu. O da: “Evet! (İnandım) velâkin (gözümle de görerek) kalbim iyice yatışsın diye (bu istekte bulundum)!” demişti. (Bunun üzerine) O (Allâh-u Te`âlâ, diriltme mûcizesini göstermek üzere ona): “Öyleyse (tavus, horoz, karga ve güvercin olmak üzere) kuşlardan dördünü (eline) al ve (şekillerini iyice tanıyıp zihninde tutabilmen için) onları kendine (doğru evirip) çevir (ki, diriltilmelerinin ardından karıştırıp da: ‘Bu başka, o başka!’ demeyesin). Sonra (onları parça parça yapıp) her bir dağ üzerine onlardan bir parça koy. Daha sonra da onları çağır ki, (bak nasıl) sana koşarak gelecekler! (Şunu da iyi) bilesin ki; şüphesiz Allâh (istediğini yapmaktan engellenemeyen bir) Azîz’dir; (hiçbir işi yersiz olmayıp, her yaptığını üstün hikmetlere mebnî olarak yerli yerince yapan bir) Hakîm’dir.” buyurmuştu.

(BAKARA SÛRESİ, 260)

Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuş;

“Kuyruk sokumu (acbü’z-zeneb) dışında insanın bütün bedeni çürüyüp yok olur. Yeniden yaratılma işi kuyruk sokumundan başlar. Sonra Allah Teâlâ gökten bir su indirir, herkes bitkiler gibi yeniden canlanır.”

(Buhârî, Tefsîru sûre (39), 3, (78), 1; Müslim, Fiten 28)

Bir başka hadiste ise;

“İnsan acbü’z-zenebden yaratılmıştır; tekrar ondan diriltilip hayat bulacaktır.”

(Müslim, Fiten 142)

acbüzzeneb

Rahmet rüzgârları gibi Peygamberler de ilâhî rahmetin müjdeleyicileridir. Tebliğine memur oldukları semavî kitaplar yağmur yüklü bulutlar gibi kalplerin can suyudur. Toprak gibi insanların da iyisi, kötüsü vardır. İyiler verimli toprak gibi, topluma yararlı olurlar. Kötüler ise çorak toprağa benzerler. Topluma faydaları dokunmaz;

O, rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklendiği
vakit, onları ölü bir belde(yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz. (Toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar. (Toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz. Şükredecek bir toplum için biz âyetleri işte böyle değişik biçimlerde açıklıyoruz.

(A’RÂF SÛRESİ, 57,58)

Allah, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. Ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. Siz de (mezarlarınızdan) işte böyle çıkarılacaksınız.

(RÛM SÛRESİ, 19)

Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. Şüphe yok ki O, ölüleri de elbette diriltecektir. O, herşeye hakkıyla gücü yetendir.

(RÛM SÛRESİ, 50)

Kıyametin kopacağı gün suçlular, (dünyada) bir andan fazla kalmadıklarına yemin ederler. Onlar (dünyada haktan) işte böyle döndürülüyorlardı. Kendilerine ilim ve iman verilmiş olanlar ise onlara şöyle diyeceklerdir: “Andolsun, siz, Allah’ın yazısına göre, yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz.” O gün zulmedenlere mazeretleri fayda sağlamaz, Allah’ı razı edecek amelleri işleme istekleri de kabul edilmez. Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali verdik. Andolsun, eğer sen onlara bir âyet getirsen, inkâr edenler mutlaka, “Siz ancak asılsız şeyler uyduranlarsınız” derler. Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte böyle mühürler. Sabret. Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni gevşekliğe (ve tedirginliğe) sürüklemesinler.

(RÛM SÛRESİ, 55,56,57,58,59,60)

Ey insanlar! Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe içindeyseniz (düşünün ki) hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra bir “alaka”dan, sonra da yaratılışı belli belirsiz bir “mudga”dan yarattık ki size (kudretimizi) apaçık anlatalım. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız için (sizi kemale erdiriyoruz.) İçinizden ölenler olur. Yine içinizden bir kısmı da ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hâle gelsin. Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz, onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir. Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. Şüphesiz O, ölüleri diriltir ve O, her şeye hakkıyla kadirdir. Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah, kabirlerdeki kimseleri diriltecektir.

(HAC SÛRESİ, 5,6,7)

Ayette geçen “Alaka”, erkeğin spermiyle döllenmiş dişi yumurtadan bir hafta zarfında oluşan hücre topluluğunun rahim cidarına asılıp gömülmüş şekli demektir. “Mudga” ise, ceninin, üzerinde diş izlerini andıran şekiller taşıyan, henüz uzuvları oluşmamış şekli demektir.

“Bir daha diriltilecek değiliz” diyenler, kıyamet gelip çatınca “Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay hâlimize!” diyecekler;

Derler ki: “Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz.” Rab’lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hâllerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: “Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?” Onlar, “Evet, Rabbimize andolsun ki, gerçekmiş” diyecekler. (Allah), “Öyleyse inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!” diyecek. Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca, bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, “Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay hâlimize!” diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür! Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?

(EN’ÂM SÛRESİ, 29,30,31,32)

Allah Dünyada Günahını Affettiği Müslümanı Aynı Günah İçin Ahirette Sorguya Çeker Mi?

Dünyada Affedilen Günahın Ahirette Sorgusu Olur Mu?

Soru:

Allah dünyada günahını affettiği Müslümanı aynı günah için ahirette sorguya çeker mi?

Cevap:

Dünyada her gün hesaba çekilip akşamları Allah’tan af dilemek, mesela beş vakit namaz günahları affettirir. Mübarek gecelerde Allah’a dua etmek günahları affettirir. Bunalmış, sıkılmış birini görünce onu giydirmek, karnını doyurmak, yardım etmek günahları sildirir, affettirir. Bir müminin sıkıntısını gidereni Allah sıkıntıdan kurtarır. Böyle müjdeler çok var. Bunları böyle dünyada sildikten sonra niye orada bir daha sorsun ki? O zaman günahın dünyada affedilmesinin anlamı kalmaz. Neticede Allah’ın affettiği günahlardan dolayı ahirette sorguya çekilmek yok.

Prof. Dr. Cevat Akşit Hoca Efendi

Kaynak: 27 Mart 2020 Ramuz El E-Hadis Dersi
Youtube Resmi Kanal: CevatAksitHocaefendi